YARASI OLAN’A - Tiyatro

DEKOR: (KONU: BİR AKIL HASTANESİNDE GEÇMEKTEDİR )

Sahnenin  dörtte üçü bir başhekim odası şeklinde dizayn  edilmiştir. Dörtte bir kısmı ise sekreter bölümü  halinde  hazırlanmıştır.

Başhekimin  odasında   duvarda  saat  ,diploma , sus , işareti  yapan  hemşire  resmi  ,  başhekim rolünde oynayan kişinin çerçeveli  fotoğrafı  asılıdır.  Bir kaç saksı  çiçek , evrak dolabı , iki  üç  koltuk   ve  çalışma  masası  vardır. Masanın üzerinde Başhekim  Nurettin   Yazılı  plaka , telefon , kalemler  ve  birkaç  gazete  vardır.  Sekreter bölümünde  ise  masa  ve  iki  sandalye  vardır.
1 PERDE    1 BÖLÜM

(Yeşim -  Fahrettin -  Nurettin  -  )
(Perde  açıldığın da   sekreter   kısmı karanlık , Başhekim sahnesinin ışıkları  loş  biçimde  yanmaktadır.   Sahnede  başhekimin   masasının  iki yanında  sekreter  Yeşim  ile  ayak  işlerine  koşan ,  aynı zaman’da da  çaycılık yapan  Fahrettin   oturmaktadır.  İkisi de  parmaklarını  uç  uca  birleştirmişlerdir. İkisi’nin de   gözleri   kapalıdır.  Masanın  üzerinde  fincanlar  vardır.
(Fahrettin   ürkek ,  Yeşim  ise  kendinden emin  tavırlar  içindedir.  Sakız  çiğneyerek   lakayt  davranışlar  içindedir. )
YEŞİM--  Ey  ruh!... Ey ruh!... Eyyyy  ruh !...  Hımm…  Hımm….
FAHRETTİN --  Şey  Yeşim  ?  
YEŞİM  --  Sus  kes sesini  Ruhlar  lakayt  davrananı  sevmez  . ( Sakızını patlatır)
FAHRETTİN—Şey  belki   haklısın .  Şimdi  bizim  yaptığımız  doğrumu ?  Yani ruh çağırmak  diyorum.  Yerinde bir karar mı idi?   (Yeşim  ve Fahrettin  gözlerini  aynı anda açarlar ,  (Yeşim  amada yaptın der  gibi  bakar. )   
Hayır öle  bakma  çekindiğimden,  korktuğumdan  filan  değil  de….(Sözü  kesilir)
YEŞİM --  (Sakızı  abartılı  çiğner)  İyi o zaman  no  problem.  Beni tekrar  can  kulağı  ile  dinle … Dinliyor musun?  Hah ! Seans  sırasında  lakaytça  davranma.  Ben  konsantre  olmuşken, beni  rahatsız  edecek  bir  şey  yapma, sonra  ruh  gitmez,  ikimizle de  uğraşır  ha!  
FAHRETTİN—Vıy!... Ruh  çağırmanın şimdi  sırası mı idi?
YEŞİM---  Başlama gene, şimdi  tam sırası tabi ki,  hazır, Nurettin  bey,  komşu  hastaneleri  gezi  zincirindeyken,  bu  işi  halledelim.  Hemen  sen  değimli idin  ruh  çağırma  işini  merak eden ?      
FAHRETTİN--- Tamam.  Ben olmasına bendim de ,  bu kadar çabuk  çağırmaya kalkışacağını tahmin etmezdim.
YEŞİM—Off!!  Fazla uzattın  abi ya!  İstemiyorsan, korkuyorsan, vaz cayalım  yani?
FAHRETTİN--- (Sahte  kahramanlık  edasıyla   ) Kim korkuyor ?  Hey!  Hey! Sen  baksana şu gözlerime !!  Hiç, korkan birinin  gözleri  var mı?   Hey! Hey!  Korkuyormuş hıh ! Ben  ki, ecdadı   soylu , karşısına  çıkan küffarı  höt demesiyle  korkutan,  Osmanlı’nın  kanını taşıyan , bileği demir,  yüreği pak , cesur, kahraman , dinamik , asil….( Bir ses duyar,  lafını  birden keser  , korkudan pat! diye oturur.)
YEŞİM—Ha! Ha! Ha!   Ömürsün yani  Hayal  gücünde  bayağı  gelişmiş  ha ? Peki Fahrettin,  ben niye korkmuyorum?
FAHRETTİN---   Korkmazsın tabi  nasıl olsa , senin  tuzun kuru….Direksiyon  sende  
YEŞİM---  Nasıl yani ?  
FAHRETTİN—Yani daha  önceden    bunu yaptığın  için    tecrübeli olduğundan,  korkmuyor musun   tabii’ ki  haliyle de alıştın.
YEŞİM--- Ha!Ha! Ayol ! Ne daha öncesi?  Ne tecrübesi?   Bende senin  gibi   ilk defadır  yapıyorum.  
FAHRETTİN—İlk defamı ?  Yani  sen şimdi, ilk  defamı  milli oluyorsun?
YEŞİM---Evet.
FAHRETTİN--- Peki,  bu  ruh  çağırmayı  nerden  öğrendin?  
YEŞİM—Televizyondan.
FAHRETTİN--- Televizyondan mı?
YEŞİM---Evet  şu  şeyler   var  ya…  Hani  her  fırsatta ,  ekranda  görünüp,  geleceğinizi  benden  öğrenin  iş  falınız,  aşk  falınız,  zartunuz , zurtunuz  diyen,  o  garip  kılıklı  medyumlar  var ya !   İşte  onlardan  öğrendim.
FAHRETTİN—Hani,  sanki  elektrik çarpmış gibi  saçların  diken , diken  olan ,  kıçından  mı,  etrafından mı  ne,  duman  çıkarsan  medyumlardan  mı  öğrendin ?
YEŞİM---Evet.
FAHRETTİN—Ulan!  Onların  kendilerine  faydası  yok   be!
YEŞİM—Oda  nerden  çıktı?
FAHRETTİN—Nerden  çıktı  var mı  Yeşim ?  Eğer  gelecekten  haber  vermiş  olsalar  geleceği  ve bilinmeyenleri   bilmiş  olsalardı,  İlk   önce  bu  senenin  kılık  kıyafet  modası  nedir ?  İnsanlar  nasıl   giyiniyor  onları  bilirlerdi  anacım.  Nedir ?  o  üzerlerindeki  ?Bit  pazarından  ne  bulmuşlarsa  almışlar  valla  gece  karşıma  çıksalar  öcü  zannederim.
YEŞİM—Artık  bırakalım  bunları da,  ruh  çağırıyor muyuz,? Çağırmıyor muyuz?  Sen  onu  söyle.
FAHRETTİN—Aman  iyi hadi  başlayalım.  İnceldiği  yerden  kopsun  bari…
YEŞİM--- Bak,  eğer  gerçekten  istemiyorsan  vaz cayalım  dedik  demin  değil mi?
FAHRETTİN—Tamam.  Tamam . Pilavdan  dönenin,  şeyi  kırılsın… Kaşığı….  Zaten  insanın  başına  bir şey  ya meraktan  gelir….Ya da …Kaşıktan  gelir.
YEŞİM---Tamam  o zaman   ellerini  tekrar  birleştir. Gözlerini de  kapa ( Yeşim de gözlerini  kapar) Gizemli  ses  tonuyla  )  Kapattın mı?  Ey!  Fahrettin  !
( Fahrettin,  evet  anlamında  başını  sallar   Yeşim  gözü  kapalı  olduğu  için  göremez  sorusunu  seyirciden  gelen,  olumlu  tepkiye  göre  tekrarlar.)
YEŞİM---Kapadın mı?  (Sesi  normalleşir)   Kapadın mı  diyorum  sana ?
FAHRETTİN---Evet   diyorum  ya,  deminden  beri .
YEŞİM---Ne zaman  dedin ?
FAHRETTİN—İki  saattir  kafamı  sallıyorum  ya,  evet  diye.
YEŞİM---(Gözlerini  açar  .  Kızgındır )  Geri zekalı    gözlerim  kapalıyken  nerden  bileyim  senin  başını  salladığını .
FAHRETTİN—(O DA  KIZMIŞTIR  GÖZLERİNİ  AÇAR ) Peki,  benim  gözlerim  kapalı  iken  ben  nerden  bileyim  senin  gözlerinin   kapalı  olduğunu ,  geri zekalı ?
YEŞİM---Ay! Ay!  
FAHRETTİN---Tamam  şimdi  kapadım.
YEŞİM--- Görüyorum.
FAHRETTİN—(Gözleri kapalı)  Eeee!  Görüyordun da ne  çene  patlattın,  deminden  beri?
YEŞİM—Aman!Aman!  Saçmaladın  yine  ulan  ağız  tadıyla  bir  ruh  çağıramadık gitti  be!
FAHRETTİN -- Niye ?  Ağzımız  tuzluyken  ruh  gelmez mi ?
YEŞİM—(Bozuk  sesle  ikaz   eder)  Fahrettin!!! Fahrettin!!!
FAHRETTİN—Efendim?
YEŞİM--- Fahrettin!
FAHRETTİN---Efendim?
YEŞİM---Fahrettin!
FAHRETTİN—Efendim  yahu?  
YEŞİM---Yahu  sus !
FAHRETTİN--- Anacığım  sen  manyak mısın?  Hem   sesleniyorsun , hem de  sus  diyorsun .  Ne  yapacağımı  şaşırdım ?  Konuşayım mı  susayım mı?
YEŞİM---(Çok  kızgın)  Suusss!!!
FAHRETTİN--- (Hafif  tırsmıştır)  İyi  canım  sustuk.  Zaten  ben de  kabahat,  böyle  bir  işe  kalkışmakla  baştan   hata  ettik.  Ağzımı  açsam  sus  bir şey  desem  sus ! ( Lafı kesilir)
YEŞİM---(Çıldırmış  gibi  )  Fahrettin  suuusss!!
FAHRETTİN--- (Gayet  sakin  ve  doğal  )  Ağzımı  açmadım.
YEŞİM—Off !..Off !..Of !
FAHRETTİN—(Sakin  ve saflıkla ) Ah canım ! Memleketini mi  özledin ?
YEŞİM--- (Sinirleri  bozuk  ve  şaşkın  ) Ne  memleketi ?
FAHRETTİN--- Sen  Oflu musun ?
YEŞİM--- (Kafası  karışmıştır.) Ne Oflusu ? Ne….? Ne diyorsun sen be ?
FAHRETTİN---Memleketin  Of’umu   özledin  de ,  deminden beri  ,  of! Of! Diye  adını sayıklıyorsun ?
YEŞİM---Fahrettin  Allah’ını  seversen kes!!!   Sus!  Ne olursun  sus!   
FAHRETTİN---- İyi canım  sustuk  Bir ,  iki, üç ,  tıp  ! !
YEŞİM--- Oh be ! Başlıyoruz. Ellerini  birleştir.(Fahrettin’in  gözleri kapalı olduğu  için  ellerini  birleştiremez.)Oynamasana be ! Adam gibi  birleştir  şu  ellerini.
FAHRETTİN--- Ya  göremiyorum  ki  (Panik  halindedir  ) Eyvah ! Yeşim  ga …. Galiba….? (Ağlamaklı ) Galiba  kör  oldum  ?
YEŞİM—Aptallaşma  be ! Korkudan  ne  yaptığını  şaşırdın.
FAHRETTİN---(Aynı)   şa… şaşırdım…. Valla görmüyorum  yeşim !
YEŞİM---Salak  gözlerin kapalıda  o  yüzden   göremiyorsun .
FAHRETTİN--- (Gözlerini  açar)  Oh  be  !  görüyorum  Yeşim  !! Allah  razı olsun .  Sayen de görüyorum.
YEŞİM--- (Kalkar  )  Ben  gidiyorum  arkadaş  senle  hiç  bir  iş  yapılmaz.  
FAHRETTİN--- Nereye  gidiyorsun ?
YEŞİM--- Nereye  olacak  ?  işimin  başına  .
FAHRETTİN--- Hani   ruh   çağıracaktık  ?  Susarsan  cıvıtmazsan  başlarız  tamamı  ?  İyi  öyleyse  ilkönce  ellerini  birleştir.  Hıh  !  şimdi de  gözlerini  kapa
FAHRETTİN – Ama  yine  göremezsem  ?  
YEŞİM--- Yine mi   ?  AY!  AY!
FAHRETTİN--- Tamam.  Tamam. sustum  gözlerimi de kapattım .  Ben sözden  anlarım  .  Gözlerimi  kaparım  vazifemi  yaparım.
YEŞİM--- (Gözlerini  kapatır)  Ey  ruh ! Ey  ruh  !  (Gizemli  sesle  )  Fahrettin !.... Fahrettin….!
FAHRETTİN--- ……….
Yeşim---- Fahrettin….!  
Fahrettin--- ……….
YEŞİM---- Fahrettin  !   Konuşsana  be  !  (  Gözleri  kapalı  )  
FAHRETTİN---   (Gözleri   kapalı  )  Sen  de  ne  dediğini  bilmiyorsun   ha  !   Karar ver,  susayım mı  konuşayım mı  ?
Yeşim---- Bak  anam  sadece  soru  sorduğum  zaman  konuş.  Baka da  konuşma   tamam mı  
FAHRETTİN --  Okey !  
YEŞİM---- Söyle   şimdi ,  kimin  ruhunu  çağıracağız?
FAHRETTİN---- Ben  diyorum ki  dedemin  ruhunu  çağıralım  .
YEŞİM---- Niçin  dedenin  ruhu  ?
FAHRETTİN--- Hep  merak  etmişimdir  öldükten  sonra  mirasın  çoğunu,  amcama mı  bıraktı ? yoksa  babam mı?  Onu  soracaktım .
YEŞİM--- Ulan!  Neyse…. Adı   ne  ?
FAHRETTİN--- Kimin ?  Amcamın mı  ?
YEŞİM--- Hayır  salakçığım ,  dedenin  adı  ne ?
FAHRETTİN ---- Nurettin  .
YEŞİM--- Nurettin mi?
FAHRETTİN--- Evet  .
YEŞİM--- Aaa !  Bizim  başhekiminkiyle  aynı!
FAHRETTİN--- Ne  Neyi ? aynı  ?
YEŞİM--- İsmi (Gizemli  sesle,  ikisinin  de  gözleri  kapalı )  Fahrettin  
FAHRETTİN—( O  da  gizemli  )Efendim  ?
YEŞİM—Benim  söylediklerimi  tekrar et .
FAHRETTİN--- Peki.
YEŞİM--- Ey  ruh !
FAHRETTİN--- Ey  ruh !  
YEŞİM---Ey  Nurettin  bey  !
FAHRETTİN---Ey  dede !
YEŞİM---İsmiyle   çağır. İsmiyle.
FAHRETTİN--- (korkak  ve  panik )  İsmiyle  çağıramam !
YEŞİM--  (Gizemli  )  Aaaa!  O  niye ?
FAHRETTİN--- (Sesi  normal ) Hayattayken ,  kendisine  ismiyle  hitap  edince  elime  meşeden  yapılmış  bastonuyla  bir  vurdu   (Dedesine  öykünerek)   Bana   dede de lan  bana  dede  de  dürzü  diye  bir  gürledi  ödüm  bokuma   mikserlenirdi.
YEŞİM--- Burada  ismiyle   çağırmak  zorundasın .
FAHRETTİN---Yapamam!
YEŞİM--- Dene.
FAHRETTİN—Ey  ruh ! Ey nı ! nur ! nur!  (Korkudan  ilkokul 1 inci  sınıf   öğrencisi  gibi  heceler  )  Nur ! … De….!  Dede ! … Ba!....Ba!.... Topu   tut!... Tut!... Ali  tut !... Bak  !... bu  At Ali at! ….Aman  beceremiyorum  işte  !  
YEŞİM--- (Normal sesle  tersler )  İyi ,iyi kes .Baştan başlıyoruz.
YEŞİM---Ben  konuşacağım  sadece .Ey ruh ! Ey  ruh !
FAHRETTİN---- …….                                                                                                        (Sahnenin  bu kısmının  ışığı  söner .  Sekreter   bölümünün   ışığı   yanar .  Başhekim  Nurettin  gelmiştir.  Aranır ,  pardesüsünü   çıkarmaya   çalışır .  Telaşlı  ve kızgındır  çok  sıkılmıştır  da.)
NURETTİN---- Allah  !Allah ! Nereye  bunlar  be ?  Fahrettin  de  ,  Yeşimin  de ,  yoklar  yerinde  Alah  Çişim ! Uf  !  Çişim !... Yine  geldi .  Böbrekleri  fena  üşüttük   galiba ?  Keşke  şu  hastaneleri  gezmeye  gitmeseymişim . ( Pardüsüyü  çıkarmaya  çalışır  çıkaramaz )  Kahretsin  !  Buda  sıkıntı  ama  ha ! Açıl ulan  Açıl ! Altıma  yapacağım  şimdi . Açıl  ulan !
(Sahnenin  bu  kısmının  ışığı  söner . Diğer  sahnenin  sahne’nin  ışığı  yanar  .)
YEŞİM--- Ey  ruh !Ey  Nurettin  bey  !  ( SESİNİ  YÜKSELTİR  )  Ey  Nurettin  bey  (Nurettin  sahnenin  karanlık  kısmında  dolaşırken,  ayak  seslerini,  Fahrettin  ve Yeşim  duyarlar.)  
FAHRETTİN--- (Sevinçli  ama  korkak  )  Ye… Yeşim…. Ba… Başardın ,  dedim   geliyor.
YEŞİM---- Ey  Nurettin  bey  !
NURETTİN--- (Dışarıdan ) Ne  var ?
FAHRETTİN--- Aman  geldi.
YEŞİM--- Nurettin  bey  geldiniz mi ?  
NURETTİN---- (Dışarıdan   kızgın  )  Geldim  sonun da  çok  şükür.
YEŞİM--- (Kısık  sesle  )  Haklısın  Fahrettin   deden çok  sinirliymiş.
(Sesini  yükseltir )Nurettin  bey ! Nurettin bey  geldiyseniz  üç  defa  vurun !
NURETTİN--- (Dışarıdan  )Ulan  geldim  dedim  ya  !  vurmaya  ne  gerek  var ?
FAHRETTİN--- (Kısık  sesle  ) Dedem  haklı Yeşim.
YEŞİM--- Sen sus!  Vurun  Nurettin  bey  !  vurun 1 Adet  böyle !
FAHRETTİN--- Vur  dedeciğim  vur !  Adet  böyleymiş!
NURETTİN--- (Dışarıdan)  Ne  dedesi ?  Ne  adeti ?Ah ! ulan ah ! Şu pardüsüyü  bir  çıkartırsam  o zaman  size  soracağım .İstemediğiniz  kadar  da  size  vururum .
FAHRETTİN---Ye… Yeşim  !  E  Ben sana,  mezardan  birinin  kaldırmanın  doğru  olmayacağını  söylemiştim  değil mi ? (Biraz  es  verir  sonrada  Yeşime , saf, saf  ) Yahu   Yeşim  dedem  oraya ,  sadece  kefeniyle  gitmişti. Pardüsüyü  nerden  buldu , anlamadım  gitti  Allah , Allah ! (Sesini   yükseltir )  pardüsüyü  nereden  aldın  ?  (Cevap  gelmez ) (Yeşime  )  Hayatta iken  de  sağırdı  bu  canım . Demek  insanların   sağırlığı  öldükten  sonra  da  devam  ediyor .  Anladım  (Nurettin’e )  Pardüsüyü  nereden  aldın  ?  (Yeşime )  Allah  !  Allah!   Yine  duymadı.
(Bu sırada  Nurettin  içeri  hışımla  girer .  Sahnenin  ışığı  oyunun  başından  beridir  loş  olduğundan , Nurettin  Yeşim ,  ve  Fahrettin’in  gözlerinin  kapalı  olduğunu  göremez. Olup  bitenleri  kavrayamamıştır.)
NURETTİN--- Neler  çeviriyorsunuz  burada ?  (Odanın  ışığını   açar  Sahnenin   ışığı  fullenir)  Ne  oluyor   dedim  .
FAHRETTİN--- (gözleri  kapalı)   Dede ya bir  geldin Etrafımız  nur  gark  oldu .Heh !  Heh ! Mübarek   adamdı  zaten  dedem.  Canım  Heh  !  Heh  !
NURETTİN--- Kes  zırvalamayı   !.... Ne dedesi  ulan ?
FAHRETTİN--- (Yeşim   kısık  sesle  ) Ya  Yeşim    ölünce   hafızası da   zayıflamış  canım.  Şiştt!  Yeşim Sanki  bu  sesi  bir  yerden   tanıyor  gibiyim  ha !
YEŞİM--- (Gözleri  kapalı)  Tabi  ki  tanıyacaksın.  insan  dedesinin  sesini  tanımaz mı  be ?   İşin  tuhafı,  ben de sanki  tanıyorum.
NURETTİN--- Kesin  !  ulan  kesin  ! Açın  şu  gözlerinizi  be  !
(Gözlerini  açarlar. Şaşırırlar )
YEŞİM---  Aaaa!  Başhekim  Nurettin  bey!
(Fahrettin’de  Yeşimi  taklit  eder.)
FAHRETTİN--- Aaaa!  Başhekim  Nurettin  bey !
NURETTİN—Yaaa! Başhekim  Nurettin  bey !  Siz  kimi   bekliyordunuz?
YEŞİM---Biz  sanmıştık ki !
NURETTİN—Ne  sanmıştınız?
YEŞİM---Biz  sanmıştık  ki!
NURETTİN---Ne   sanmıştınız  be?
YEŞİM---Nurettin  bey sanmıştık .
NURETTİN--- Allah’ım  ya rabbim  çıldıracağım ! Ulan  Nurettin   benim  ya ?
YEŞİM--- Hayır ! Yani , siz  Nurettin  değil  Yani  bahsettiğimiz  Nurettin , siz Nurettin   değil !... Yani, Nurettinler  karıştı!
FAHRETTİN---Dedem.  Dedem Nurettin’i   çağırıyorduk.
NURETTİN--- İhtiyar  adamı  niye  çağırıyordunuz  lan ?
FAHRETTİN---Dedem   ihtiyar  değil.
NURETTİN—(Alaylı)  Genç  mi?
FAHRETTİN---İhtiyar   yani ihtiyardır.. Yani  öldü .
NURETTİN—Yani  ölmüşmüş… Ulan  ölü  Nasıl  çağrılır ?
YEŞİM---Yani  şu .  Kısacası , biz   ikimiz  ruh  çağırıyorduk  Nurettin  bey .
NURETTİN— (Yumuşak  ses  tonuyla  )  Benim  gerzek   zekalı  sevgili  elemanlarım.
(Bağırır) Lan ! bu arada  ruh   çağrılır mı ?
YEŞİM--- (Lakayt)   Hi! Hi! Hi!  İlahi Nurettin   bey  ruh  doktorunun odasında  çağırmayacağız da ,manavda mı çağıracağız  ruhu ?
FAHRETTİN—He! He ! Ey  ruh  !  geldinse   iki  kilo  hıyar  tart ‘ta  git!  He  ! He !
NURETTİN— (Fahrettin’in  üzerine   yürür )  Ben,  şimdi  sana  dalga  geçmeyi  gösteriri.Hıyarmış  ?... Senden   ala  Hıyar mı  olur ?  Ulan  hıyar!
FAHRETTİN--- Teessüf  ederim.  Daha  nazik  olabilirdiniz..
NURETTİN--- Ya  öle  mi ?  Size  karşı   dah  nasıl   nazik  olabilirim  ? Rica  etsem,  bana  gösterir misiniz ? Hazreti   Fahrettin !
FAHRETTİN--- Şöle !  Ehöm!  Ehöm !... (Nurettin’i   taklit   eder )  Şöyle  ulan !  senden ala badem mi  olur ? Ulan  badem !  Seni  gidi  badem  senin  gibi  mesela!  Yani!
NURETTİN--- Ulan !  yine  gırgır ha ? (Üzerine  yürür)  Bütün  belalar  da  beni   bulur . Zaten  moralim   bozuk .
YEŞİM--- (Hızlı) Ne  oldu ? Niye  moraliniz  bozuk ? Yoksa  işler,  umduğunuz  gibi  mi  gitmedi  de …
NURETTİN--- Ee!...Ben!...
Yeşim--- Niçin,  dış  hastaneleri gezi  zincirinden  , erken  döndünüz?...
Orada,  hastanenizle  ilgili , duymak   istemediğiniz  Bir şey mi  duydunuz da , böyle  apar  topar  geldiniz ?  Yoksa  başınıza  kötü  bir şey mi  geldi ?...
NURETTİN—Evet  Başıma   kötü  şeyler   geldi…Tecavüz  ettiler… Tövbe ! tövbe! Beni de  kötü  kötü  konuşturuyorsun be  kadın .İki  saattir  vır, vır  makineli  gibi. Sen  sekreter  değil  gazeteci  olmalıymışsın  ha !  Kaynana mı  bile  solladın.  Uf  !  Dur,   biraz   soluk   alalım   yahu….
(Koltuğuna   oturur.  Masasının   üzerinde  ki  fincanları  işaret  eder.)  Kahvemi   yapacaksınız?
FAHRETTİN--- He! He! Size  değil.
NURETTİN---- Biliyoruz….Da …Kime ?
FAHRETTİN---Ruha .Geldiği  zaman  ona  ikram  etmek  için….
YEŞİM---Saçmalama!  (Nurettin’e ) Fincan lar,ruh  çağırma  işlerinin   bir   parçası….
NURETTİN---Yahu   bırakın   şu   saçma sapan  şeyleri. Ruh muh gelmesi  diye   bir şey   yok.
FAHRETTİN---A ! Ama  olur mu   ya ?Bu   işi  bütün  dünya  yapıyormuş!....  (Yeşimi  işaret  eder) Öyle  söyledi  … Yani.
NURETTİN--- Ulan !  oğlum,  gelen  ruh   filan   değil.
FAHRETTİN--- (İkisi de  aynı   anda  )  Ya  ne ?
NURETTİN--- Cin!  Öyle  aptal, aptal  bakmayın.  Gelen cin  tabi… Neyse   kapatalım   artık   bu   konuyu.  (  Sıkışması başlar.)  Allah !  Geldi  !  Geldi!  Yine  !...
YEŞİM--- Ne  geldi ?
FAHRETTİN--- (Korkak)  Anne!  Ruh  geldi!
NURETTİN--- Hayır   salak !  çişim   geldi.
YEŞİM---Anlamadım?
NURETTİN---Bunda  anlamayacak  bir şey   yok  yeşim.  İnsanoğlu  bu  Önce  yer  içer sonra da  sıç… (Düzeltir)  Sıkışır. Niye  öyle   tuhaf, tuhaf  bakıyorsunuz?  Yani  kısacası  sıkışamaz mıyım  lan  ?  Gezideyken   böbrekleri  üşütmüşüz  işte  Ah !  Geldi  !  Uf  !  neyse  ne  var  ne   yok  ? Arayan  sonra   var  mı ?
YEŞİM---Var  ama ,  o  kadar  önemli  değil  Kızınız  aradı  Ne  zaman  dönecekmiş  diye   sordu ?
NURETTİN--- Niye   önemsiz  olsun   bu ?  Kızım  hayatında  en  değer   verdiğim   varlıklardandır.  Canım  kızım   benim.  Burnumda   tüttü valla .
YEŞİM--- Ee!  Sonrada   karınız  aradı  
NURETTİN---  Bak   buda   önemli.
YEŞİM---Sonrada  kaynananız  aradı .
NURETTİN--- (Bir şey  diyecekmiş   gibi  yapar,  durur  sonra  birden ) Siktir et !
YEŞİM---Kaynananız   aradı.
NURETTİN--- Anladık  anarşist  karı. Sana, siktir  et  dedik  ya  !  Bana  önemlileri   söyle .
YEŞİM--- Sonra  filiz  adında   biri  aradı,  sonra   yine  arayacakmış.  Ha !  şimdi  aklıma   geldi   birde  Bakırköy  akıl  hastanesinden  , Başhekim   yıldırım  bey  aradı .Kendilerine  teftişe  müfettiş  gelmiş  müfettişin   elinde  teftişe  gideceği   hastanelerin   listesi   varmış.  Kendi  hastanelerinden  üç- dört  sıra  sonra  bizim de adımız   yazıyormuş.O  yüzden  Yıldırım  bey  aman  hazır  olun.  Size de  gelecek  bu   herif   Dedi            
(Nurettin panik   yapıp  sağa   sola   amaçsız   koşar )
NURETTİN—Eyvah! Mahv  olduk !
FAHRETTİN---Gene mi   çiş? He! He !
NURETTİN— (Panik   halde  sağa   sola  koşturup  emirler   yağdırır.) Sallanmayın  durmayın , orayı  toplayın  ,   burayı   toplayın .(  Fahrettin’e  )  Sırıtma  lan.  Koş  hemen aşağı  in hastanede  ne  kadar   temizlenecek  tabak,  çanak,  lavabo, kapı , duvar   ne   varsa ,  hepsini  hademelere   temizlet ellerini   çabuk   tutsunlar.  (Fahrettin  ve   Yeşime  sinirlenir)  Teftişe  gelineceğini   bildikleri  halde   kıçlarının  keyfini   sürüyorlar.  Etrafı   pislik   götürüyor  be.
YEŞİM---Nurettin  bey,  hastalarla  ilgilenmesi  için,  birkaç  doktoru  görevlendireyim  mi?
NURETTİN--- E  her halde yani ! sorulur mu ?
YEŞİM---Yalnız  bir  sorun  var .
NURETTİN—Ne  sorunu ?
YEŞİM---Televizyonları  kapatmak  lazım .
Nurettin—O niye ?
YEŞİM---Televizyon da  maç  var .Şimdi  maç  varken  hiçbiri  servise   çıkmaz  ki ?
NURETTİN----Ulan  biz  can  derdindeyiz, el alem  maç  derdinde.  Gönder  görevlerinin   başına .  Fahrettin!  Sen   söyle  şu  heriflere.  Ha ! Birde  , bir  yatakta  yatan  üç  kişi   sayısını  bire  indir.
FAHRETTİN--- Nasıl  indirelim  abi?
NURETTİN--- Şartsız kurul  uygula  iyileşti  diye  en  çok  akıllıya  yakın  olanın ikisini  evlerine  yolla  Eğer  bu  durum da  yakalanır isek özetle  Babalardayız..
FAHRETTİN—Af ederseniz.  Size  bir şey  sora bilir miyim  ?
NURETTİN---Hım !  Sor  bakalım  .Çabuk  olsun.
FAHRETTİN  Ama  kızmayacaksınız ?
NURETTİN--- Niye  kızayım  yavrum  ?
FAHRETTİN---Vurmayacaksınız da ?
NURETTİN—Sen  manyak mısın  oğlum ? Niye  vurayım  durup  dururken ?
FAHRETTİN---Bak  soruyorum  .
NURETTİN--- Sor.
FAHRETTİN---Soruyorum.
NURETTİN---Sor  lan !
FAHRETTİN---İyi  o zaman soruyorum…(Es  verir)  Siz  Siz ( Lafı  patlatır.) Siz  hep  kıçınız  sıkışınca mı  bu  işleri  yaptırırsınız  ?( Nurettin  kızar  üzerine  yürür,  vurmaya ,  kalkar)
NURETTİN----Ne  diyorsun  lan  sen ? Çıyan  ! Kıçınız  sıkışıncaymış…Gel  lan  buraya !
FAHRETTİN--- (Kaçarak)  Hani   kızmayacaktınız ?
NURETTİN---Öyle   şeyler  pat  diye  söylenir mi   lan ? Salak !yerin  kulağı  vardır derler .Dost  var  düşman  var  yani  … (Kendini   üste  çıkarmak  ister )Biz  burada  amme  hizmeti  yapıyoruz  be , sen  ne  diyorsun ?  Hem  sen  nerede  gördün ha ? Nerede  gördün ? Özellikle , Türkiye nin   neresin de  gördün ?
FAHRETTİN---Neyi  abi ?
NURETTİN---Bir  yere   teftişe  gidilecekte  her yer  pırıl  pırıl  bulunacak ? Herşey  teftişe  yakın  zaman da…  Yani  tabiri  caizse, yumurta  kapıya  dayandığı  zaman da  kibarca  halledilir.  Türkiye’nin  ganun’u  bu.  Ganun’u.
FAHRETTİN—Ne  kanunu ?
NURETTİN---Bestekar  Dede efendi  kanunu…Ganun  lan !   Ganun . Anlamam  için  K ile  G nin  yerlerini  değiştiriyorum,  yinede  anlamıyorsun (  Çişi  )  Ah !  Geldi ! Uf !  Hem  size  bir şey  daha  söyleyeyim, bizden  daha  berbat  hastaneler  de   var .
YEŞİM--- Aaa!  Siz  nerden  biliyorsunuz ?
NURETTİN--- Bu  en  son  hastane   gezileri  zincirindeyken , bir  hastaneye  uğradım…
YEŞİM---Eeeee?
NURETTİN--- Orada  işler  alt  üst olmuş , düzen  bozulmuş, çok  rezil   haldeler. Uff!
YEŞİM---Biraz daha  açıklarsanız ?
NURETTİN--- İşte  o  uğradım  hastaneye,  bundan  on,  onbeş sene  evvel  de  gitmiştim. Oranın  bir  müdür yardımcısı  vardı .  İşleri  müdür değil , hep  o  hallediyordu. Halletme   ki  ne  halletme  ?  Anlayacağınız, onun  zamanında hastanenin işleri  bom boktu….
YEŞİM--- (Meraklı)  Eeee !  sonra ?
NURETTİN---Dur  canım  anlamıyoruz  işte Ha !  ne  diyordum ? Ha ! İşte  o  müdür yardımcısı,  hastanenin  müdürü  ölünce ,  müdür  oldu .
NURETTİN--- Kızını da  müdür  yardımcısı  yapmış, bu  sefer  bütün  işleri  kızı  yapıyor , babası  tastikliyor . Kızı   yapıyor , babası  tastikliyor .
YEŞİM---- Oh aman !  Neyse  en  azından  hastaneyi  kızı  düzeltir.
NURETTİN---Nerede  ?Kızı  babasından  beter .
YEŞİM---Desenize  al  birini  vur  ötekine  Peki,  kızı hastane  halkına  neler  diyordu ?
NURETTİN---Kızı  zavallı hastane  halkına  şöyle  diyordu  (Tansu  Çilleri  taklit  eder ) Ben  sizin  ananızım . Ben  sizin  babacığınızım Hastanemizi  de  her şey  güllük   gülüstanlık  yakında   hastanemiz  de akıllı   sayısı  yüzde  yüzleri  bulacak .Bir  de  bir  yerden  paket  almış, halkta bu  paketi  görünce  iyileşeceğine  daha  da  delirdi.
YEŞİM—Peki  müdür  babası  ne   diyor  kızının  bu  yaptıklarına ?
NURETTİN  O da  aynen şöyle  diyor  (Demirel  taklidini yapar  )  Kızımı   fevkalade  haklıdır  Mükemmel  doğrudur  Binannaleyh ,  her şeyi  tam  yapmıştır.
YEŞİM---Allah !  Allah !  Peki  ,  halk  bu  durum  karşısında  ne   yapıyorlardı ?
NURETİN---Hastane  halkının  bazısı ,  bu  durum  karşısında  şöle   yapıyorlardı.. (Uyuma  taklidi  yapar  ) Hooorrr! Hooorrrr!
YEŞİM--- Peki  diğerleri ,  ne   yapıyorlardı?  Onlar   nasıldı ?  
NURETTİN---Onlar da  şöyleydi   (Koyun  sesi  çıkarır  ) Meeee!  Meeee!
YEŞİM--- (Gülerek )   Hep  böyleler  mi  ?  Hiç  gelişme  yok mu  ?
NURETTİN  Var   canım .
YEŞİM----Nasıl  bir  gelişme  ?
NURETTİN--- Eskiden   halk  çocuklarını  yatırmadan  evvel,  çocuklarına   masal  anlatırdı ….
YEŞİM--- Ya  şimdi ?
Nurettin---- Şimdi  ise  müdür  ve   kızının   sözlerini   dinletiyorlar.
YEŞİM---Ha!  Ha!  Ömürsüz   Nurettin  bey  .
NURETTİN---Ömrüm  tabi   Gördün mü  Fahrettin  efendi ,  başkaları  bizden  de betermiş.  Ah  !  Geldi  !  Uf  !  Altıma  edeceğim .
FAHRETTİN---He !  He  !  Yeşim  yine   Nurettin  beyin  çiş  nöbeti  geldi.   Dakik  çiş  He!  He !
NURETTİN--- (Fahrettin’i   kovalar  )  Ulan  !  Ben şimdi  sana  gösteririm   (  Fahrettin  sahne   dışına  kaçar . Nurettin  arkasından  bağırır. )  Dürzü  ! !  İşi  gücü  dalga  hergelenin  Hele  dediklerimi  bir  eksik  yap ! ! O zaman  sorarım  işte   (Çişi)   Of !  Buda  bastırdıkça  bastırıyor.  Allah  ! …  (Yeşim  de  gülerek  çıkar )  Ben  de  tuvalete  marş, marş  ! (Koşarak  çıkar )
(IŞIK   SÖNER )   
(Işık  sekreter  bölümünde  yanar . Yeşim  masasında  oturmaktadır.  Tam   wolkman  dinleyeceği  sırada  telefon   çalar.  Telefonu  açar.)
YEŞİM--- Alo! Akıl  baştadır  akıl  hastanesi  buyurun.  Haaa !  siz misiniz ?Hı  !  Hı ! Tabii.  Tabii.   Hatırladım .Efendim ? Hı !  Hı!  Siz  hiç  merak  etmeyin  Babanızla  gereken  şekilde  ilgileniriz.  Tabii.  Tabii  efendim. Baş üstüne  . Nurettin bey mi  ? Eee  şey  !  kendileri  şu anda  meşgul  efendim  .  İç işleriyle  bir  sorunu  var da .  Tabii söylerim. Güle!  Güle!                                                                                                                      
(Yeşim  telefonu  kapatınca  içeri  ihtiyar,  yarı  akıl  hastası  emekli  Edebiyat  müfettişi  girer . Şuursuzca  etrafına  bakınır.  Ellinde çantası  vardır.  Gözleri  bozuktur.  Gözlük  takmıştır.)
YEŞİM---Buyurun  beyefendi ! Beyefendi  buyurun .
MÜFETTİŞ---Ah !  Selam  kızım,  gözlerim  bozukta  sizi  fark edemedim. Doktor  bey buradalar mı, kızım ? Fe ila tün  Fe i lün !
YEŞİM---Anlamadım?
MÜFETTİŞ---Doktor  beyle  görüşecektim. Fe ilatün  Feilün !
YEŞİM-- (Şaşırmış) İçeride .Biraz  işi  vardı. Zannederim  bitmemiştir. (Telefonu  kaldırır )  Kim  geldi  diyeyim ?
MÜFETTİŞ—O beni  tanımaz .Feilatün   failün !Yinede  müfettiş  Hasan  deyin. Mefailün  mefailün!                                                                                                                       
(Müfettiş  oturup,  çantasını  karıştırır. gözlüğünü  aramaya  başlar. Yeşim  gelenin  müfettiş  olduğunu  duyunca ,  panik  yapıp  hızla  ayağı  kalkar. )
YEŞİM---Ne ? Ne  ?  Müfettiş mi  ?                                                                                      
(Yeşim,Hızla  sahneden  çıkar . Müfettiş  çantası  karıştırıldığı  için Yeşimi  halen  sahne  de  zannetmektedir.)
MÜFETTİŞ--- (  Gözlüğü  bulamadığından  huzursuzdur.)  Evet  kızım , öyle  söylersin .Mefailü  .Üzerinize  afiyet  biraz  rahatsızım  da ! Hay ;!  Ne diyordum kızım ?İşte biraz rahatsızlanmışım  da  Tabi,  damadımla  kızıma  göe  .Aslında tamamen onların  fikri. Onlara kalsa ,  ben iyiden  iyiye tırlatmışım.   Aman  onların  dırdırını dinlemektense  kendim  giderim   de  yatarım  dedim.  Onlar getirmeye kalktı,  kabul  etmedim .Yahu  bu  gözlükte nereye girdi ? (Gözlüğü çantasından  çıkardığı eski  bir  şapkanın içinden  çıkarır .) Hah ! buldum . Nereye  girmiş  bak  kerata?  Sence de  kızım ,  buraya  gelmekle , iyi  yaptım mı?  Ha  kızım ? İyi  yaptım  mı ?                                        
(İçeri  hızla  Yeşim  girer . Sorunun  sonunu  duymuştur  tam  anlamamıştır .  Yinede  müfettişi  taksitler )
YEŞİM--- Efendim ?  Haklısınız ! Haklısınız efendim  !
MÜFETTİŞ—Sağ ol  kızım . beni  tek  haklı  bulan  sensin  zaten  sizin  hastaneyi  çok  övdüler . Me failatün  kızım.
YEŞİM---Şey  efendim !Nurettin  bey  tuvaletten  çık …. ( Düzeltir ) Şey  yani ! işi  bitti . Sizi bekliyor. Buyurun , şöyle geçin  
MÜFETTİŞ—Sağ ol  kızım . Alakanıza Feilatün  Feilatün ! (Çıkar )
YEŞİM— (Telaşla  dışarıya  seslenir) Fahrettin ! Fahrettin !
FAHRETTİN --- ( Dışardan  ) Cevaplar  efendim ?
YEŞİM--  Çabuk  gel  buraya !
FAHRETTİN--- (Heyecanlı  ve  meraklı ) Ne  oldu ? Biri  tecavüz mü  etmeye  kalktı ?
YEŞİM— Hayır. Müfettiş!
FAHRETTİN – Müfettiş mi  tecavüz  etmeye  kalktı ?
YEŞİM---Hayır  be  salak ! saçmalama ! neredeydin ?
FAHRETTİN—E !Nurettin  beyin  söylediklerini  yapıyordum .
YEŞİM---Çabuk  içeri  koş ! Nurettin  bey zor  durum da  kalabilir . İçerde  müfettiş  var.
FAHRETTİN---Tamam  hemen  giderim. Yalnız  bir kaç  şey  yarım  kaldı  tamamlayım da  öyle  gideyim.
YEŞİM—Aman ! Elini  çabuk  tut .
(   IŞIK  SÖNER.  BAŞHEKİMİN  SAHNESİNDE YANAR)                                             
(Müfettiş  Nurettin’in  odasındadır .Nurettin  ayakta  karşılamaktadır.)
NURETTİN---Efendim ! Tekrar  hoş  geldiniz  diyeyim .Buyurun  oturun. Aman  efendim  oraya  olur mu ? şöyle !şöyle ,  Benim  koltuğuma  buyurun . (Sigara  uzatır)  Sigara  ?  Pardon ! Ne  sigarası ? Saygısız  Nurettin ! (Sigarayı  bırakır , dolaptan  puro çıkarır) Sigara , sizin  gibi  bir  müfettişe yakışmaz . Buyurun ! Puro  alın  havana purosu . He ! He ! Yeni  kaçırttım . (Düzeltir )He ! Pardon ! yeni  getirttim . Çekinmeyin  canım .Alın, Alın . rahatınıza  bakın . ( Müfettişin bu  ilgi  karşısında  ağzı  açık  kalmıştır.  Puroya  el  uzatamaz )   Beğenmediniz mi ? en  iyi  kalitedir. Eh  madem  istemiyorsunuz . ( Puroyu  masanın üzerine  bırakır ) Bizde  ısrar  etmeyiz .  Bizde  davet  vardır , ısrar  yoktur .  O  zaman,  Bari  bir  duble  viski  alırsınız ? (Dolaptan  içki  şişesini  çıkartır .)  En  kaliteli  viski . At  marka. Vite Horse  Marka .  Adam bir  içer, itçimiydi, at tepmişe  döner. O derce  kaliteli  yani ! ( Bardağa  viski  koyup  müfettişe  uzatır. Müfettiş kalakalmıştır .) Almıyor musunuz ? Tabi ya !  Sigara  içmeyen ,İçkiyi  nasıl  içsin ? Benimki de soru işte ! (  Kısa  bir  an susar.  Sonra  tekrar  konuşmaya  devam  eder. )Nasıl ? Koltuk  rahat mı ? ( Müfettiş  şaşkın kala  kalmıştır başıyla  evet  der .) Aman  !  İyi . İyi EE  ?  Sağlınız  nasıl ?  iyi misiniz ? Gerçi ,  Maaşallah ! Gördüğüne  göre,  iyisiniz  yani .
MÜFETTİŞ---Ya! Öyle miyim  ?
NURETTİN ---Tabi  beyefendi tabi . Şu  yüzünüze  bakınız . (Nurettin  müfettişin  yüzünü  iki  elinin  arasına  alır  yüzü  ile  oynar ) akan  fışkırıyor ! Maşallah ! Nazar  değmesin !  Sağlıktan  kan  fışkırıyor. ( Müfettişin  yüzüne  hafif  şaplak  vurur) Yüze  bak  yüze  !  Yüz  değil , Sanki kan  deposu.  (Kısık  sesle) Kan  çıkmazsa  para  yok . ( Sesi   normalleşir ) Sizi  çok  iyi  gördüm. Allaha  şükür… EE ! Çoluk  çocuk  nasıl? Onlarda  iyimidir ? İyidir  iyi . Benimki de  soru   işte ! Sizin  gibi,  Sağlıklı dinç  dinamik besili  bir  babanın  elbette yavruları da  kanlıdır. E! Yani  besilidir. E! Yani  sağlıklıdır. Yengemiz  nasıl ? Yengede  sağlıklıdır, Sıhhatlidir  inşallah! ( Müfettiş söze  girer  )
MÜFETTİŞ--- Rahmetli  oldu .
NURETTİN— ( Nurettin  anlamamıştır. Yağcılığına  tam  gaz  devam  eder ) Oh! Oh!  Allah  sağlıktan sıhhatten  ayırmasın  rahmetliyi…  Allah   uzun  ömürler  nasip  etsin  rahmetli  yengemize… ( Aniden  jeton  düşer  ) Yenge  rahmetlimi  oldu ? ( Müfettiş  evet  anlamında  başını  sallar )Ya ! ( Kısık  sesle ) ulan  Nurettin ! fazla  gittin, Hızlı  gittin , Baltayı  taşa  çaldın . ( Normalleşir)  Demek  öle  ha!  Çok  üzüldüm . Geçmiş  olsun … Aman ! Allah rahmet etsin  diyecektim.  ( Kısa  bir  sessizlik  olur.) E! Niye  öyle  suskun  kaldınız ?
MÜFETTİŞ ---Şey!  Ne  diyeceğimi  bilemiyorum. Bu kadar güzel  karşılanacağımı  hiç  ummazdım da. Feilatün  Feilün !
NURETTİN—Efendim ? En  son  ne  buyurdunuz ?
MÜFETTİŞ--- Hiç  böyle  karşılanacağımı  ummazdım dedim .
NURETTİN---Aman  efendim  abartıyorsunuz .   
MÜFETTİŞ--- Maşallah !  İnsanı  insan  gibi  karşılıyorsunuz ?
NURETTİN---Estağfurullah ! Görevimiz .
MÜFETTİŞ---Keşke  her  doktor sizin  gibi  olsa .
NURETTİN---  Tecavüzünüz...E  ! Teveccüğünüz  diyecektim .Heyecandan ,bugün  dilim  dolaşıyor .
MÜFETTİŞ---Olur  evladım  öyle  şeyler . Bugün  beni  çok  duygulandırdınız  yavrum. (Ağlamaklı ) Gel. Seni  bir  öpeyim.
NURETTİN---Aman  efendim !  
MÜFETTİŞ---Gel !Gel!  Doktor  dedin mi , senin gibi dürüst, zeki, saygılı, hürmetkar , anlayışlı, yardım sever ve en  önemlisi  hastalarına  özen gösteren  olmalı  (Nurettin göğsü  kabarmıştır.) Mefailün !  Oh ! Seni  öz  evladım  gibi  sevdim sana  kanım  fena  ısındı.
NURETTİN---Benim de  size  kanım  fena  ısındı  (Kısık sesle ) hatta  fokurdadı.  He! He ! herifi yakaladım. Artık  teftişle  ilgili  konulara  girmez .
MÜFETTİŞ---Eh! Oğlum artık  asıl  konumuza  girsekte ,biran evvel  başlasak
NURETTİN--- (Paçası  tutuşur )  Tabi. Girelim de, aceleniz ne  böyle?  Biraz daha  soluklansaydınız ?
MÜFETTİŞ---Yok ! Yok ! Başlayalım . Feilatün ! Feilatün !
NURETTİN--- (İyice telaşlanır ) Bir  saniye. Efendim  bir  telefon  açmam  gerekiyor  sonra  konuya  gireriz  olur mu ?( Telefonu  açar ) Müfettiş   tabi.  Buyur  evladım .
NURETTTİN --- (Telefonla  çok  kısık  sesle  konuşur )  Yeşim ! kız  hani   Fahrettin’i  gönderecektin ? Ne ?  Yahu  ! Bıraksın   hepsini , hemen  gelsin . (Telefonu  kapatır   sahte  gülmeyle )Evet .  Ne  diyorduk.
MÜFETTİŞ....Feilatün! Feilün !
NURETTİN---Neilatün? Neylün ? Ne ? Anlamadım !
MÜFETTİŞ---Diyordum  ki; Feilatün!  Feilün !
NURETTİN--- (Anlamaz  ama  yinede  onaylar) Hı! Hı !  Evet  çok  haklısınız. Aynen  o  dediğinizden.
( İÇERİ  ANİDEN KURTARICI  EDASIYLA GÜLEREK FAHRETTİN  GİRER)
FAHRETTİN—Ben  geldim !
NURETTİN---Hoş  geldin! Hazreti  Fahrettin ! Efendim , tanıştırayım ayak  işleri müdürümüz  hazreti  Fahrettin.
MÜFETTİŞ—Memnun oldum. Hazreti  Fahrettin.
NURETTİN- (Fahrettin’e )Hoş  geldiniz  desene  lan !
FAHRETTİN--- (Nurettin’e  ) Efendim ! hoş  geldiniz.
NURETTİN--- (Kısık  ve  kızgın  sesle ) Bana  değil  salak ! ona ! ona !  
FAHRETTİN--- ( Müfettişe ) Hoş  geldiniz  efendim !
MÜFETTİŞ--- Mefailün ! Feilatün ! Feilün oğlum!
(FAHRETTİN  ANLAMAMIŞTIR ŞAŞKIN KESİK  KESİK  GÜLER  MEREKLA   NURETTİNE  SORAR )
FAHRETTİN—Abi  ne  diyor  bu  ya ?
NURETTİN—Ne  bileyim  oğlum , ben de anlamadım. Deminden beri  aynı  şeyleri  ben de dinliyorum .Şiitt! Bize  bakıyor. Sırıt  lan ! Sırıt !                                                                  
( İkisi de  yağcılıkla güler  Müfettiş  gülmelere  anlam  veremez ama yinede  nezaketen  karşılık verir .Nurettin  Fahrettin’in  kulağına  konuşur. )
NURETTİN-Herif  fena  sırıtıyor .Korktuğumuzu belli  etmeyelim . Sırt! Sırt ! Len  hala  sırıtıyor. Sırıt! Sırıt! Aman  sıkıldım . Korkmuyorum  artık  ya ! Ne  olacaksa  olsun  (Müfettiş  gözlüğünün  camını  silmeye  başlar ) Eyvah! Lan  gözlüğünün  camını  siliyor  bu !  
FAHRETTİN—Silince  ne  olur ki ?  
NURETTİN---Çok  ciddi  konuşacak  demektir. Adi  herif, rakibinin  moralini  bozmayı  çok  iyi  biliyor.Eli  kulağında  patlatır  bombayı .
MÜFETTİŞ— ( Gözlüğü  takar ) Evet . Ben  o kadar hastane  dolaştım ki , hem de en  kötüsünden  tutunda ,  en  süperine  kadar...
NURETTİN—Hali  ile...Tabi  ki  dolaşmışsınızdır  efendim ! ( Masadaki  puroyu  müfettişe  uzatır. ) Şimdi  bir  puro  almaz mıydınız ?
MÜFETTİŞ— ( Puroyu  alır. ) Sağ ol   yavrum . Sonra  yakarım. Ne  diyordum ? E! Hah!  O kadar  hastane  dolaştım, hiç biri ,istediğimi  vermedi .
NURETTİN--- Vermediler mi? Vay  terbiyesizler vay ! Sizin  gibi  müfettişe  nasıl  vermezler? ( Fahrettin’e  döner  kısık  sesle sinsice  konuşur ) Adi  herif!  Çok  rüşvet  istedi  tabi ,  onlarda  vermedi  haliyle .
MÜFETTİŞ—İnşaalllah ! Siz  verirsiniz ?
NURETTİN—Anlamadım ! Neyi ?
MÜFETTİŞ—İşte!  o  şeyleri...
NURETTİN— ( Fahrettin’e ) Vay  adi  vay ! Bak !  Resmen  rüşvet  istiyor  bu menteşe.
NURETTİN- (Müfettişe  ) Biraz daha  açık  konuşsanız  diyorum.
MÜFETTİŞ—Nasıl  açık ?  
NURETTİN—Yani  ne  kadar  istiyorsunuz ?
MÜFETTİŞ—Çok  değil.
NURETTİN— ( Fahrettin’e  ) Ağza  bak  ağza !  Çok değilmiş. ( Müfettiş’e ) Tamam. Çok  değil de , yinede ne  kadar istiyorsunuz ? Onu  söyleyin.
MÜFETTİŞ—Biraz .Hem, birkaç dediğin nedir ki?
NURETTİN—Hem de birkaç aylık ? Ha!
MÜFETTİŞ—Siz  daha  az zamanda mı  veriyorsunuz.
NURETTİN—Neyi ?
MÜFETTİŞ—Neyi  Olacak? Yıllardır  özlediğim  şeyi. Feilatün! Feilün! Mefailün! Mefulün.
NURETTİN— (Fahrettin’e kısık sesle) Ne diyor lan bu?
FAHRETTİN—Ne bileyim  abi.
MÜFETTİŞ— (İç çekerek ) Ah! Feilün! Mefailün !
NURETTİN—Of! Hem de işli,işli! Ne diyor bu  oğlum .
FAHRETTİN—Buldum! Abi, bu adam,şifreli  konuşuyor.Dosyaları  istiyor.
NURETTİN—Yok  yahu!  Nerden  anladın ?
FAHRETTİN—Babam askerde şifreciymiş . Haliyle ondan  öğrendim.
NURETTİN—Allah ! Yandık  o zaman !
MÜFETTİŞ—Mefulün! Mefulü! Feilatün! Feilün ! Uzun  kısa  uzun, Feilatün Feilün.
NURETTİN—Şimdi  ne  diyor?
FAHRETTİN—Uf !  Neler  demedi ki  abi!
NURETTİN—Ne dedi  ula?
FAHRETTİN—Şey  !  dedi. Gizli  dosyaları getirin  bakalım göreyim  dedi.
NURETTİN—Emin misin oğlum?
FAHRETTİN--- (Öğünür,kabarır) Ne demek  abi? Ayıp  ettin  ama şimdi .Yani  burada  tecrübe  konuşuyor. Babamdan  az mı  gördük  bu  işi ?
NURETTİN—Tamam.Tama. Uzatma, acaba  hepsini mi  istiyor ? Sor bakalım!
( FAHRETTİN  MÜFETTİŞE ÖYKÜNÜR SAÇMALAR  ABUK SUBUK  HAREKERLER  YAPAR. )
FAHRETTİN—Dosyalatün , Mosyalatün istedün, elleleküni melelekün kelelekün lü lü lü! Yani! He ! He!
( MÜFETTİŞ  FAHRETTİNİ  KASTEDEREK SEYİRCİYE ELİ İLE  DELİ  İŞARETİ  YAPARAK )
MÜFETTİŞ—Buda  benden  galiba.
NURETTİN—Bak! Ne dedi? Bu da  benden  dedi. Aferin  lan   Fahrettin.
MÜFETTİŞ—Mefulü ! Mefailü! Üç artı  dört  yedili  hece  kalıbı.
NURETTİN—E! Şimdi  ne  diyor ?
FAHRETTİN—Yedinci  dosyayı  istiyormuş  abi.
NURETTİN—Ulan ! yedinci  dosyayla ne  işi var .
MÜFETTİŞ—Üç artı dört  yedili  hece  kalıbı .
FAHRETTİN—Abi  ne  bileyim . Israrla onu  istiyor  bak !
NURETTİN—Hastanede  mutlaka bir  casus  var, yoksa nerden  bilecek, hademelere  az  maaş  verip sigortasız  çalıştırdığımı ? Israrla da  istediğine  göre… Değil mi  lan ?
FAHRETTİN—Bilemem  abi.
NURETTİN—İşine  gelen her  boku bilirsin  ama.
MÜFETTİŞ—Üç artı  dört yedili  hece  kalıbı. Feilatün ! Feilün .
NURETTİN—Vay  ! adi şantajcı. Bizi  iyi  sıkıştırdı .
MÜFETTİŞ—Ah! Ah! Bir  yandan o! Bir yandan  bu ! O şu bu bırr! Çıldırmamak  elde değil kızın, mızın… Onun  vır vırı , bunun dırdırı … Hayat  pahalılığı
(MÜFETTİŞ ALÇAK  SESLE YAKINMASINA DEVAM EDER.)
NURETTİN— ( Fahrettin’e ) He! Lafı  geçim  sıkıntısına da getirdi. Bu  bahaneyle koparacak  mangırları.
MÜFETTİŞ—Of ! be ! Mefulü ! Mefulü!
NURETTİN— (Yüksek  sesle  ve  kızgın ) Tamam  be ! Tama vericeğiz  ne  kadarsa ?
MÜFETTİŞ—Mefulün? He ? Ne  parası ? Birde  paramı  veriyorsunuz ? Oh ! Ne  iyi  hastane  be ! Övdükleri  kadar  varmışsınız . Sizin  gibisi  dünyada  bulunmaz .
NURETTİN—Tabi. Tek  keriz  biziz.  Bizden  alasını  nerden  bulacan ? Söyle  bakalım, ne kadar  para  istiyorsun ?
MÜFETTİŞ— (Kızgındır . Yavaş ,yavaş  ayağa  kalkar ) Ne rüşveti ? Rüşvet  Ha! (Elin de tuttuğu puroyu parmak  gibi, tehdit  edercesine  sallar.)  Ben  hayatım da  rüşvet  almadım , almam da . Almayacağım da . Zavallı  isek, acınacak  halde isek, bu  namussuzuz anlamına  gelmiyor . Biz  şerefimiz  ve  namusumuz  için yaşadık , yaşarız da . Gerekirse bu  uğurda da  ölürüz. Tam  otuzbeş  sene edebiyat hocalığı ve  müfettişlik yapmışım. Onca sene bir  kuruşluk haram lokma boğazımızdan geçmedi  geçemedi. Çıldırttınız  beni be ( Ağlamaklı ) O kadar  hastane,  mastane  dolaştım , bana bir şey  veremediler. Sizin  hastaneye  geldim o da  övdükleri  için. Ama  bir de ne göreyim ? Rüşvet. Sizi bir bok zannettim de buraya , yatmaya , kaybettiğim  huzuru  almaya geldim. Ama  siz de bokmuşsunuz. ( Kendine  öfkelenir, kafasını  döver) Ah ! Kafasız  herif Ah! Mefulü !
( Nurettin’in  ve  Fahrettin’in  ağzı  açık  kalmıştır . Nurettin  kendini  toparlar şaşkın ve  merakla sorar )
NURETTİN--   Yani… Siz şimdi, edebiyat hocası ve  milli eğitim  müfettişi misiniz ?
MÜFETTİŞ— ( Kızgın ve  titrek  sesle ) Evet !
NURETTİN—Yani  bizi  teftişe  gelmiş,    sağlık  müfettişi  değilsiniz ?
MÜFETTİŞ—Ne ? Hayır !
NURETTİN—Yani  şimdi  siz  burada  yatmaya karar vermiş hastasınız ?
MÜFETTİŞ—Eh! Pek  hasta da  denilemez. Dinlenmek ve  aradığı  huzuru … ( Nurettin sözünü  keser .)
NURETTİN— ( Çok öfkeli ) Kes !  Fazla  !  konuşma ! ( Fahrettin’e dönüp üzerine  tehditkar bir  tavırla yürür.) Ulan  Fahrettin !  Kaçma  gel ! Ulan  hıyar !
( Sözünü  Fahrettin  bir dakika  el  işaretiyle  keser )
FAHRETTİN—Badem.  Abi ! Ayıp  oluyor …
NURETTİN---Ulan  hıyar !
FAHRETTİN—Badem !
NURETTİN—Hıyar ! Hıyar ki  ne  Hıyar  hem de öyle  böyle değil,  Hıyar oğlu  hıyar ! Ulan şimdi kıtır, kıtır  doğramaz mıyım. Seni  cacık  yapmaz mıyım ( Fahretin’i  yakalar hırpalamaya  başlar . ) Ulan senin  yüzünden ,  az  kaldı  kalpten gidiyordum be !          ( Vurur )  Al sana ! Babası  asker de şifreciymiş de !  o da  ondan  öğrenmiş  de , ayıp  edermişim de tecrübe  konuşuyormuş da ( Vurur) Al  bu  dayakları da tecrübe et …Ben  sana  tecrübeyi, şifre  nasıl  çözülürü  gösteririm. (Vurur) Aslın da ben de kabahat.   Bok  varmış   gibi  sana  soruyorum . Hay ! Seni  adam  sayanı da ( Vurur ) Seni de ( Vurur )
(Müfettiş  araya  girer  Nurettin’i  engellemeye  çalışır )  
MÜFETTİŞ—Aman  evladım dur ! Yapma !  Ya sen  ondan büyüksün . Yapma. Ayıptır  günahtır . Dur ! Tamam . Eğer ki  bana kızdıysan, sözlerimi külliyen geri  alıyorum…
( Nurettin öfkeyle  müfettişe  döner  lafını  keser ona  bağırmaya  başlar.)
NURETTİN—Kes  sesini ! otur oraya o  elinde ki  puroyu da  bırak ! ( Fahrettin’e  vurmayı  bırakır müfettişin  üzerine  yürür müfettiş  geriler ) Demek siz şimdi  hasta edebiyat  hocası, milli eğitim  müfettişisiniz he ? Demek  burada  yatmak  için  gelen, hasta edebiyat  hocası ve milli eğitim müfettişisin .
MÜFETTİŞ---Ne  kas kafalı  adamsın evet  dedik ya
NURETTİN---Ya  demek  öyle ?
( Nurettin  Fahrettin’e  dönerek askeri  komut  verirmişçesine  sert  bir  üslupla )
NURETTİN—Fahrettin! Yatırın  şu  pezevengi dört  kişilik  yatağa da , aklı  başına  gelsin!  
( SAHNENİN  IŞIKLARI  SÖNER )
( Sekreter bölümünün ışığı  yanar  yeşim  ve  yanında  Fahrettin  konuşmaktadır . Fahrettin  yeşime hava atar )
YEŞİM—Vay be! Demek , az  kalsın müfettiş diye, el alemin  adamına boşu boşuna  rüşvet  verecektiniz?
FAHRETTİN—Yahu ,anacım  sen ne diyorsun be ?  Nurettin  beye kalsa , adama hemen  baştan verecekti de, Allahtan  ben  engel  oldum . He ! He!  E! Ne de olsa  asker  çocuğuyuz.
YEŞİM – Baban asker mi idi?
FAHRETTİN – Evet.
YEŞİM  - Yüzbaşı mı idi
FAHRETTİN – Hayır.
YEŞİM  -  Bin başı mı idi ?
FAHRETTİN – Hayır.
YEŞİM –Yarbay mı idi ?
FAHRETTİN – Hayır
YEŞİM –  O zaman albay dı
FAHRETTİN – Hayır
YEŞİM _ Çıldırtma insanı baban askerde ne idi ?
FAHRETTİN – Er.
YEŞİM— ( İnanmamıştır. Alaycı  tavırlarla  gırgırına  konuşur .) Allah ne yapsın seni. E ! Yani  sen mi adamın  müfettiş  olmadığını  anladın ?
FAHRETTİN—E! Herıld yani! Sen ne sandın ?
YEŞİM---Bravo! Sonunda kedi  olalı  bir fare  tuttun  he ?
FAHRETTTİN— ( Böbürlenir ) Ayıpsın Ha…neyse ,Şu  aşağıda ki  işleri  hademeler  tamamlamış mı  bir  kontrol edeyim. Nurettin’e  kalsa , onu da  eline  yüzüne  bulaştıracak .  İyisi mi  bu  işi de ben  halledeyim  dedim .  Hadi  bana  eyvallah                  ( Kasıl’a , kasıl’a  yürüyüp  sahneden  çıkar )
YEŞİM— ( Fahrettin’in  arkasından konuşur ) Ha! Ha ! İşi gücü  palavra ( walkman’ın kulaklığını  takar   sallanarak  neşe  içinde  müzik  dinlemeye  başlar )
( IŞIK  SÖNER. TEKRAR YANAR  )
(Yeşim  walkman  dinleyip sallanmaktadır . Kendini  kaptırmıştır bu  sırada içeri  gerçek   müfettiş  girer.  Yeşim  kulaklığı  çıkartır  ağzın da sakızla lakayt  tavırlarla adama  sorar )
YEŞİM---Buyurun  ne  istemiştiniz ?
MÜF. KEMAL—Doktor Nurettin  beyle  görüşecektim.
YEŞİM—Kisiniz?
MÜF. KEMAL —Ben  müfettiş  Kemal  gözü tok  
( Yeşim müfettiş  Kemali de  sahte  müfettiş  zanneder .Alaycı ,aşağılayıcı bakış atar. Umursamaz  bir  biçim de )
YEŞİM—Sizde mi Ha! Ha! Ha! Geç  doktor  içerde.
MÜF.KEMAL—E! Haber vermeyecek misiniz.
( Yeşim  walkman ın  kulaklığını  takar. Alaycı tavırlarla melodi  eşliğinde )
YEŞİM—Hadi! Hadi! Hadi!
MÜF .KEMAL — ( Not  defteri  çıkartır. Not  alır. Tehditkar tonla ) Demek Hadi! Hadi! Hadi! ( Sahneden çıkar.)
(IŞIK  SÖNER)   
(Başhekimin   sahnesinde ışık  yanar  Nurettin  sinirle  etrafı toparlar. Kendi  kendine  konuşmaktadır )
NURETTİN—Of! Lan of! Her  belada  beni  bulur. Halbuki  hiç  günahım da yok nerden de bulur  bu belalar  beni anlamadım ki Bak ! Bak ! Şuraya  bak   her tarafı  bok  götürüyor. Tozlara  bak ( Üfler ) Sen  kalk Hipokrat  yeminini  et Kalk  burada  temizlik  yap olacak şey mi  şimdi  bu…
( İçeri müfettiş  girer .Nurettin  müfettişi fark etmez arkası  dönüktür.)
MÜF. KEMAL —Efendim  merhabalar  ben  müfettiş  Kemal  
(Nurettin sinirle müfettişe  döner  yine  aynı  sinirle  tersler . )
NURETTİN—Has siktir lan! Yemezler !
MÜF.KEMAL — ( Şaşkındır  suratı  asılır. )Anlamadım  beyefendi.
NURETTİN—Anlamazsın   tabi.  Bende  anlamamıştım ilk  başta.
MÜF .KEMAL —Siz  ne  diyorsunuz  beyefendi ?  Müfettiş  Kemal’im  diyorum.
NURETTİN—Yok yahu öylemi? O zaman   bende Arnold Schwartzeneger’im.
MÜF.KEMAL —Beyefendi ! Beyefendi!  Kendinize  gelin. Sizi  resmiyete  davet  ediyorum .                                                                                                                                     
NURETTİN - Ben de  sizi  dansa  davet  ediyorum . He! He ! He! Mefailün ! Feilatün! Feilün! Yine değil mi?.
MÜF.KEMAL — ( Şaşkın ) Anlamadım.
NURETTİN---( Alaycı ) Feilatün Feilün ?
MÜF .KEMAL —Ne ?
NURETTİN—Üç artı Dört Yedili  hece  kalıbı.
MÜF .KEMAL —Ne ?
( Fahrettin   gülerek kurtarıcı  edasıyla  içeriye  girer. )
FAHRETTİN— Patron ! o  Pezevengi yatırdım  dört  kişilik  yatağa .Ha !  Haberin  olsun.
NURETTİN—İyi He! He! He! Gel ! Gel1 Bak lan  ondan  bir tane  daha  var. Sana  yine  iş  çıktı  Fahrettin He! He!
FAHRETTİN—Yapma  yahu ! Bir tane  daha mı . He ? He! He ! He!
NURETTİN—Bir tane  daha He! He!
FAHRETTİN – Oho! Bugün  işler bayağı iyi  gidiyor  desene  patron He! He! ( Müfettişin üstüne  yürür) Bana  bak  adam patron  yemek  artık  böyle  numaraları. En  iyisi  sen  baştan  açık, açık  konuş.  Yatıralım senide dört  kişilik  bir  yatağa He! He!
NURETTİN— ( Gülme  krizine  girmiştir.) He! He! He! He!  Bak  lan ! He! He! He! Bak  anlamamış  numarası  yapıyor. He! He! He! İyi  tiyatrocu  olur  lan  bundan . He! He! He! Fahrettin ! Bak  şim di  ona  bir  soru soracağım , yine anlamamış  gibi yapacak . He! He! He!
FAHRETTİN—Sor ! Sor ! He! He! He!
NURETTİN— ( Müfettişe ) Mefailün! Mefailün! Mefulü?
MÜF.KEMAL —Vallahi  sizi hiç  anlamıyorum.
NURETTİN—He! He! He! Çok  numaracı  lan  bu!  Vallahi  hiç  anlamıyormuş. He! He! He!
FAHRETTİN—Evet  çok numaracıymış. He! He! He!  Abi  bu  deminkinden de felaket  iyi  rol  yapıyor.He! He! He!
NURETTİN— ( Müfettişe  ) Fe ilatün! Me failün! Fe ilün? ( Müfettiş alık alık  bakar . He! He! He! Trene bakar  gibi bakıyor  lan He! He!  
(Nurettin  gülme  krizindeyken Fahrettin’ in   gülmesi  aniden  kesilir. Kısık  sesle ve  ciddi  bir  tonla  Nurettin’i  uyarır )
FAHRETTİN—Abi! Abi! Belki  bu  gerçekten  edebiyat  müfettişi  değildir.
NURETTİN— (Gülmesi  biranda  kesilir.) Dur  bakalım  şimdi  anlarız. ( Müfettişe ) iks artı  eşittir ye kare ?
MÜF.KEMAL —Ne diyorsun  kardeşim.
NURETTİN—Kosunüs alfa altmışın tanjantı  nedir.
MÜF .KEMAL —Hö! Ne?  
FAHRETTİN— ( Kısık  Sesle)  Ne  yapıyorsun  abi ?
NURETTİN— (Kısık  sesle ) Edebiyat  müfettişi çıkmadı…
FAHRETTİN—Eee ?
NURETTİN—Bakalım matematik  müfettişimi diye kontrol ediyorum. He! He! He!   (Nurettin  gülme  krizine  girer.)                                                                                                 ( Müfettiş  iyice  kızar  o  kızdıkça Nurettin’in  gülme  krizi de artar .)
MÜF .KEMAL—Bu  ne  küstahlık?Bu ne saygısızlıktır? Bir devlet memuruna hakaret ha?Hem de görev başında iken? Hala gülüyorsunuz ha? Dalga geçmek ha? Yaktım ulan sizi !
NURETTİN - Ha ! Ha ! Ha !..ay! ne komik herif ? Ulen insan bir açık verir be …Bravo valla…Halen numarasını sürdürüyor.Ha ! Ha !
FAHRETTİN - He ! He! Seni gidi edebiyat müfettişi seni…Pardon matematik müfettişi seni…He ! He !
MÜF.KEMAL-Ne edebiyat müfettişi?  Ne matematik müfettişi?
(Nurettin ve Fahrettin gülmekten kendinden geçmiş halde iken müfettiş kimliğini gösterir.)
MÜF. KEMAL -Bakın bakalım zevzek herifler! Kimmişim?
(Nurettin ve Fahrettin gülme krizin de iken kimliğe bakarlar,ikisinin de aniden suratları düşer ciddileşirler.)
MÜF.KEMAL -Kimmişim ha ? Kimmişim?Ben müfettiş Kemal. Devletin memuru ,sağlık bakanlığı müfettişi, Kemal Gözütok!
NURETTİN - (kısık sesle) Bu sefer babalara yan bastık Fahrettin!
MÜF.KEMAL - Demek burada ,bir takım dalevaralar çeviriyorsunuz ha?Ne o gülmüyorsunuz. Demek daha fazla hasta kazanabilmek için,bir yatağa gereğinden fazla hasta yatırıyorsunuz ha? Öyle mi ?
NURETTİN – Yok ! Yalan!  (Fahrettin’i  dürter.) Değil mi Fahrettin ?
FAHRETTİN – E ! Evet. Yalan.
NURETTİN – Bakın efendim !  o da yalan olduğunu söylüyor.
MÜF.KEMAL –(Umursamadan devam eder.) Demek hastalarınızı yolunacak kaz gibi görüp,onları kale almıyorsunuz ?
NURETTİN – Yalan !
MÜF.KEMAL – Demek edebiyat müfettişiyim, matematik müfettişiyim ha ?
(Nurettin durumu kurtarmaya çalışır. Güler bir yüzle)
NURETTİN – Değilmişsiniz. He ! He !
MÜF.KEMAL – Demek çok iyi rol yapıyormuşum ha ?
NURETTİN – Valla bravo ! artist olsanız bu kadar olur yani !
MÜF.KEMAL – Demek siz, devletin memuruna hakaret edersiniz ha ?
NURETTİN – Kim biz mi etmişiz ? A ! A !
MÜF.KEMAL – Bir müfettişle dalga geçmek ha ?
NURETTİN – Yok canım. İftira.
MÜF.KEMAL – ( Çok kızgın ) Ne iftirası ? Ne yalanı ?
NURETTİN – Bizi çekemeyenlerin iftirası.
MÜF.KEMAL – (Alaycı ) Öyle mi ?
NURETTİN – Tabii efendim. Bizi çekemeyenlerin, bize bok atması…Resmen basının uydurması…Yalan !
MÜF.KEMAL – Yok yahu! Öyle mi ? yalan demek ?
NURETTİN – Evet. Hem de katıksız yalan.
MÜF.KEMAL – (Öfkeli) Ne yalanı be ?  gözümle gördüm, kulağımla işittim be !
NURETTİN – Tamam canım. Ne kızıyorsunuz hemen ?Orta da sinirlenilecek, öfkelenilecek bir şey yok…  Hem atalarımız  öfke hakkında ne demiş ? “ Öfkeden  maraz doğar. Keskin sirke küpüne zarar. Öfke ile oturan zararla kalkar.  ( Karıştırır ) Damlaya, damlaya göl olur. Ak akçe kara gün içindir. Sakla samanı  gelsin zaman’ı    ( es verir) Yok len bunlar değildi. He ! He ! Heyecandan dilim sürçtü. Yani demem o ki !Her şeyin çözümü ,kolayı vardır….
MÜF.KEMAL – Nasıl kolay’ı ?
NURETTİN – Şöyle oturun bir önce. Sakinleşin, rahatlayın. (müfettiş oturur. ) Hah ! Şöyle .Ne diyordum ? Hah ! Demem o ki her şeyin kolaylığı,rahatlığı, bir çözüm yolu vardır.
MÜF.KEMAL – Nasıl çözüm yolu ? Anlamadım.
NURETTİN – Bayağı çözüm yolu işte ! ( eli ile para işareti yapar )
MÜF.KEMAL – Ne yani rüşvet mi teklif ediyorsunuz ?
NURETTİN – Yok canım.
MÜF.KEMAL – Yani görev başında, bir devlet memuruna rüşvet ha ?
NURETTİN – Siz görev dışında mı alıyorsunuz ?
MÜF.KEMAL – (Çok kızmıştır.) Rüşvet ! Rüşvet ha ? Rüşvet !
NURETTİN – Öyle kaba  kelimeler  kullanmayın  canım.Ne  demek  rüşvet?
MÜF. KEMAL-  Ya  ne  demek  peki ?  Resmen  rüşvet  işte.
NURETTİN- Yok be ! Nerden  çıkarttınız  öyle  lafı ona  rüşvet  denmez ki ! Dense ,  ona  hediye, armağan  denir.
MÜFF. KEMAL- Ne  armağanı ?
NURETTİN-(  Sahte gülüşle) He! He! Çam sakızı çoban armağanı. Alacağınız para ile , artık  bol bol çam sakızı  alırsınız . He! He!
(  Müfettiş  çok  kızgındır bir an  bir şey diyemez  baka  kalır. Nurettin  kurnazlığına  devam  eder. )
NURETTİN- Eh! Artık  çocuğun  adını  koyalım  bakalım. On bin ytl’e  tamam mı bu  iş
MÜF. KEMAL- Hala  rüşvet  ha?
NURETTİN- Yirmi bin.
MÜF.KEMAL- Bana  bakın!
NURETTİN- Otuz bin.
MÜF.KEMAL- Beyefendi! Beyefendi!
NURETTİN-Elli bin
MÜF.KEMAL-( İyice  kızar) Siz  beni! Siz beni!
NURETTİN- Yetmiş bin
MÜF.KEMAL- Ulan siz beni ! Siz beni…
NURETTİN-Yüz bin  ytl  en son  bu. Daha  fazla  vermem.
MÜF.KEMAL- ( Çok  kızgın )Siz  beni…( Bir anda  yumuşar ) Siz  beni  şımartıyorsunuz  canım .  Utanırım . A! A! A!  Yapmayın  böyle  şeyler…
NURETTİN-Ama  Estağfurullah !
MÜF.KEMAL- Şey ! Ciddiydiniz  değil mi söylediğinizde ?  yüz bin ytl !
NURETTİN- Tabi ki. Biz  çok ciddi müesseseyiz . Hayatta kimseyle  dalga geçmedik, geçmeyiz de  ciddiyet hastanemizin ana  yasasıdır  beyefendi .
MÜF.KEMAL- E! İyi o  halde , öyle ise  artık şunları görebiliriz.      ( Eli  ile para  işareti yapar )
NURETTİN-Hediyeleri  değil mi ?
MÜF.KEMAL- He! Hediyeleri .
( Üçü de  gevrek gevrek  güler )
NURETTİN- Nasıl  olsun  hediyeniz ? Yeşil  banknotlar  halinde mi ,  yoksa  mavi  banknotlar  halinde mi  ?
MÜF.KEMAL -  Sakıncası  yoksa  mavi  olsun.He! He! He!
NURETTİN- A! A! A!  Ne sakıncası  canım ? Oğlum  Fahrettin ! Git  hastanemizin  veznesinin kırmızı  kasasından  bir  yüz bin ytl ciklik mavilik kapta  gel !
( Fahrettin  sahneden  çıkar Nurettin  dolaptan  viski  çıkartır. Bardaklara  koymaya başlar .)
NURETTİN- Eh bu  arada  paralar  gelene  kadar boğazımızı  ıslatırız Ha ? ( Müfettiş  içmeye  başlar ) İç, babanın viskisi  gibi  iç ( Müfettiş  şişeyi  alıp  kendi  doldurur ) Koy ! Koy ! Çekinme . ( Seyirciye ) Çekindiği de  yok zaten  ( Müfettişe ) Nasıl  beyefendi ? Güzel  değil mi  özel  olarak  getirttim  at  marka  adamı  bir  tepti mi idi  doğrulamaz . Kalitelidir. En pahalılarından .
MÜF.KEMAL- Eh! Biz  alamıyoruz  malum hayat  pahalı.
NURETTİN- Artık  alırsınız . Hatta fabrikasını  bile  kurabilirsiniz. He! He! E! Çoluk  çocuk  var mı ?
MÜF.KEMAL- Yok. Bakın,  sakın o hediyeyi   aldığım  için ,  beni.. Hık ! Beni  rüşvetçi  filan  zannetmeyin. Hık ! Ben  kimseden  rüşvet  almam . Sırf … Sırf  size  iyilik  olsun  diye  kabul  ettin. Hık ! Yani  beni  fırsat  düşkünü filan zannetmeyin de … Hık !
NURETTİN- A! A! A! Hiç  öyle  zanneder miyim ? Estağfurullah!
( Fahrettin içi  para  dolu  çantayla  sahneye  girer  )
NURETTİN -  Hah! Getirdin  demek ? Saydın ? Tam  yüz bin  ytl değil mi ?   
FAHRETTİN- Evet . Hem  veznedar , hem de ben  saydım .
NURETTİN- Aferin  ( Parayı  alır  müfettişe  uzatır ) Buyurun  güle , güle  yiyin . Yalnız  sizden  bir  ricam olacak .
MÜF.KEMAL- Hık ! Buyurun .
NURETTİN- Bu rüşveti  pardon .  bu  hediyeyi , benden  aldığınızı  sakın  kimseye  çıtlatmayın.
MÜF.KEMAL- Hiç  çıtlatır mıyım ? E! İçki  çarptı mı  beni  ne ?  Hık!
NURETTİN- Yaradı .Yaramasa  bana  yaramazdı . Bir takım  kişiler  para  için bazı  şeyler  iddia  ederlerse , siz  sakın  ha  aldırmayın . Tamam mı?
MÜF.KEMAL -  Siz… Hık! Siz  hiç  merak  etmeyin . Hık !
NURETTİN-  Asalarda , keselerde ama . adımı  vermek  yok . anlamışsınızdır  herhalde ? Devlet  sırrı !
MÜF.KEMAL- Devlet sırrı . He1 He! He! Hık ! Artık  ben de gideyim  
(  Müfettiş sarhoş sarhoş  kapıya  doğru  gider kapıyı  çift  görür )
MÜF.KEMAL – Hık ! Hangi  kapıdan  çıkacağım ? Hık !
NURETTİN – He! He! Bu  kapıdan  ortadakinden .
( Müfettiş  sekreter  kısmına  geçer  yeşimi  kast  ederek  )  
MÜF. KEMAL – E! Hık!  Burada  bir  karı  vardı o  ne  oldu  nerede ?
NURETTİN—Mesaisi  bitti .  Mesaisi  bitti .
MÜF .KEMAL—Onu da  bir ara  gönder  bana  
( Nurettin  kızar  belli  etmemeye  çalışır Sahte yalakalıkla )
NURETTİN – Tabi Tabi  göndermez miyim  hiç  bu  yaştan  sonra  bir  pezevenk olmadığımız  kalmıştı … Güle,güle   ( Müfettiş  gider )  Nurettin  keyifle  güler He! He!  Bu  işte  tamam.
FAHRETTİN-( Şaşkın ) Abi  ne  tamamı ?  Sen  ne  yaptın  öyle ne  yapmışım ki
NURETTİN- He! He!  Ne  yapmışım ?
FAHRETTİN—Gözünü  kırpmadan  yüz bin  ytl  bayıldın  herife bir de  seviniyorsun .
NURETTİN—Ne  telaş ediyorsun  salak ? O  paraları  niye  kırmızı  kasadan  istettim ?
FAHRETTİN—Ha niye  ?  Ben de  onu  merak  etmiştim .
NURETTİN—Niye  olacak ? O  kasada ki  paralar  sahte de  o  yüzden  Ya ! Ne  haber   ulan  hiç  havaya  para  atacak  göz  var mı  ben de ?  Bak  şu  göze   bu  göz  Kayserili  gözü  be ! Hem de  hasosundan . He! He! He!
( Birden  gülmesi  kesilir  yüzü  düşer  düşünceli  bir  hal  alır )
FAHRETTİN—Ne  oldu  abi ?
NURETTİN--- Ne  acı  ki , Allahın  zır  delisi  bile, olmayan  mantığı  ile, rüşveti  kabul  etmezken , Devletin  akıllı  geçinen, mantıklı  müfettişi  rüşveti  kabul  etti  bunu  bu  duruma  getirenler  utansın.  Ben  ne  diyeyim artık ?
FAHRETTİN—Peki  abi , Bu  rüşveti  alan  müfettiş  ile  öbür  müfettiş  arasında ki fark  nedir  anlayamadım ?
NURETTİN – Anlayamadın mı ?
FAHRETTİN – Evet. Anlayamadım.
NURETTİN – Farkı fiyatı oğlum. Fiyatı !
( 1.perde biter. Perde kapanır. )
2. PERDE
(Nuretin  masasında  gazete  okumaktadır.  Birden  yüksek  sesle )
NURETTİN—O  Ne ? A! A! A! ( Gazeteyi  kast  eder ) Bir  bok  var  zannettiniz  değil mi  aslında  hiç  bir  bok  yok zaten  ona  hayret  ettim. Haberlerde  haber  olsa ( Başlığı  okur )  ‘Öz  damadını  doğradı”  ulan  üvey  damat mı var  zaten ? “  Alkolik  olan  öz  damadını ,  gözünü  kırpmadan  vahşice  doğrayan  kaynana ,  olaydan  sonra  şöyle  açıklama  yaptı ;  Her gece  içip  içip , eve  gelip, kızımı ve  beni dövüyordu. Artık  dayanamaz  hale gelmiştik.  O gece  kendimi  kayıp  ettim  ve  yaptım  kızımın  hiç  bir  suçu  yok  dedi . dedi . ( Gazeteyi  bırakır  )  Allahtan  kaynanam  bu  gazeteyi  okumaz  zaten  okursa kesin  yanmıştım . Dikilirdi  kafama ( Kaynanasının  taklidini  yapar ) “ Bana  bak  damat ! Elin  ne  kaynanası  var  bak! El  damadını  doğruyor. Bak ta  benim  değerimi  bil” diye  günlerce , ne  günlercesi ? Aylarca, başımın  etini  yerdi . ( Dışarıdan  kaynansının yeşim  ile tartışma  sesi  gelir ) İşte  kaynanam  bela  geliyorum demez,  gelir .
( Sahneye  hışımla kaynana  girer Yeşim  yoktur )
KAYNAN— ( Yeşimi  kast  der ) A! A! A!  Terbiyesiz  şey ! Hala  öğrenemedi  bana saygı  göstermeyi . Terbiyesiz  şey !  Birde  bacak  kadar  boyu  ile kafa  tutuyor . neymiş  efendim “ Doktor  bey  rahatsız  edilmek  istemiyormuş ta  yorgunmuş ta . Doktor  beye  geldiğinizi  haber  vereyim de “ A! A! A!  Ben  geleme  böyle  şeylere.
NURETTİN—Boşuna  kıza  kızma  kaynanacığım . Kız cağız   görevini  yapıyor.
KAYNANA—Ne  yani  ayol  beni  engellemekte mi?
NURETTİN—Hayır  canım ? Seni  değil .
KAYNANA—E  kimleri  peki ?
NURETTİN—Bizim delilerden  bazıları ,kaçmayı  başarıp, buraya  geliyorlar da.  İşte  onları  engellemek  görevim.
KAYNANA—Ne  yani  ?  Şimdi ben deli miyim
NUERTTİN—Aynı zaman da  çok  iyi  akıllı  taklidi  yapıp ,  buraya  kadar gelenleri de bulunmakta .Yinede  zaman, zaman ,kendilerini  bildikleri  görülür.  
KANANA—Bana  bak  damat  bugün  seninle uğraşacak  halim  yok  bütün  sinirlerim alt üst  olmuş  zaten . Birde  seninle mi  uğraşacağım  ne  oldu  diye de , sakın  bir şey  de  sorma .
NURETTİN—Yooo !  Gereği  yok  ki! Sen sormadan  anlatırsın  zaten .
( Kaynanası  biran sesiz  sinirli sinirli etrafına  bakınarak  sinirli sinirli  konuşmadan  oturur sahnede  büyük  sessizlik  hakimdir. Kaynana  dayanamayıp  sinirle  tekrar  yakınmaya  başlar )
KAYNANA--  Bugün  otobüste  çorabım  kaçtı
NURETTİN---He! He!  Ben   malımı  bilmez miyim  anam ya !  Demek  otobüste  çorabın  kaçtı ?
KAYNANA— (  Sinirli ) Evet  
NURETTİN—Yapma  ya ! hadi   Tüh! Tüh! O yüzden mi  sinirlerin  alabora  oldu ?
KAYNANA—Ya!  Evet.
NURETTİN—Desene  kaynanacığım , Irak  savaşından  sonra ,  büyük  bir  dram  yaşanmış  otobüste Vah! Vah !   He! He! He!
KAYNANA—Damat! Damat!
NURETTİN--- Peki  ihbar  ettin mi ?
KAYNANA—Neyi ?  
NURETTİN—Firar  eden  çorabını .
KAYNANA—Anlamadım.
NURETTİN—Çorabım  kaçtı  dedin ya!  Polise  ihbar  etmedin mi  İhbar  etseydin  hemen  yakalarlardı .  diyorum  yani.
KAYNANA--  Nasıl  yakalarlardı.
NURETTİN—Kokusundan  yakalarlardı. He! He!
KAYNANA—Damat! Damat!
NURETTİN—Peki  bacaklarına  bakan  odlumu ?
KAYNANA—Evet. Otobüsteki  bütün  erkekler  baktı.
NURETTİN—Bütün  hepsi mi ?
KAYNANA—Evet.
NURETTİN--- ( Ciddi ) Terbiyesizler !
KAYNANA---Evet.
NURETTİN—Ahlak  denen bir şey  kalmamış!
KAYNANA—Evet.
NURETTİN—Bu millet  adam  olmaz  kaynanacığım.
KAYNANA- Çok  doğru  evladım .
NURETTİN—Erkekliğin  yüz  karası  herifler .
KAYNANA—Ağzından  bal  damlıyor.
NURETTİN—Bu  millet  adam  olmaz. Ulan  ne  anlıyorsunuz  ? Ne  zevk  alıyorsunuz . O muşmula  gibi  bacağa  bakmaktan . Zevksiz  herifler. Erkekliğin  yüz  karası  herifler  ulan göz  zevkinin de  bir  raconu  vardır  be !
( Kaynana ayağa sinirle  kalkar )
KAYNANA—Bana  bak!  Benle  uğraşma , sonra  çok  fena  olur  ha! Elimden  kimse de alamaz  seni .
NURETTİN—Vahşi  kaynanam  benim. Bir  akraban da  gazeteye  çıkmış .
KAYNANA—Ya! Ne  diye?  
NURETTİN—Damadını öldürdü  diye. He! He! He! Yahu  yeter ! Benimle  uğraşma  bugün  moralimiz  bozuk  diyoruz  sana .
( Bu  sırada  telefon  çalar.  Nurettin  açar )
NURETTİN ---- Alo! Simiydiniz  Nazmiye  hanım?  Nasılsınız ? Oh! Oh! Efendim ? Bizde  iyiyiz  sağlınıza duacıyız . Efendim? Nasıl? Anlamadım. Bizim  Cevriye mi  doğuracak ? Oh! Oh!  Çok  sevindim.  Allah hayırlı  doğumlar  nasip  etsin .Ama  daha  iki  ayı  yok muydu  doğuma ?  demek  erken  doğum  olacak ? Desenize  çocuk  fırlama  olacak ? E ! Şey ! Diyordum ki ;  Çocuk  dünya  saati  ile , kaç  gibi  fırlayacak ? Yani  çıkacak.Aman ! Yani  doğacak  diyordum .  Nasıl ?  Bilmiyor musunuz . E! hastaneye götürmediniz mi ? Ne ?  Kocası mı  göndermiyor ?  A! A! O niye  o ? Hı?  Öyle  saçma  sapan  şey mi  olur ? Ne  yani, Karısına  yabancı  erkek eli  deymeyecekte  Karısı  ve  çocuğu  ölecek mi ? Kıskançlığın  bölesi de olmaz ki !  Manyak mı  o  herif ?  E! E!  Ne  yapacaksın  kadın  cazı siz delirdiniz mi  ?  Ben  ne  anlarım . Kadın  doğurtmasından ? Hayır ! Hayır anam , Yapama  öyle  şey. Tamam . Doktor  olmasına  doktorum da, Jinekolog  değilim  ruh  doktoruyum. Ama  size  söz  veriyorum, çocuk  büyüsün ruhuyla  ilgilenirim . Allah! Allah !  Yapamam  diyorum  size  yahu niye  anlamıyorsunuz ?  Lafımı  sünnet etmeyin de  dinleyin  lafımı, lafımı  diyorum. Orası  sünnet  olalı  çok  oldu hem  sizi  orası da  hiç  ilgilendirmez. Bakın  Nazmiye  hanım, doğumdan  hiç  anlamam hem  anlasam  bile telefonlar  ötesi o  işi  nasıl  yapabilirim? Henüz  online doğum  sistemi  bulunamadı . Ne  yani ? E! E! Benim  elim  de  yabancı  eli Allah!  Allah !   Niçin  anlamıyorsunuz ? Of! Of! Peki  kardeşim  madem  anlamıyorsunuz  size  doğum  uzmanımı  çağırayım da  o  yardımcı  olsun az  beleyin (  Dışarıya  seslenir ) Doktor  Duran  Dursun  bey  (  Deli  girer kendini doğum  uzmanı  zannetmektedir .)
DURAN— Geldim! Geldim! Ne  var ? Doğum mu  var ?
NURETTİN—Evet. Doğum  var .
DURAN—Oho! Ben  doğurtmayı  çok  severim .
( Aniden  Kaynanayı  kollarından  tutup  yere  yatırmaya  çalışır Nurettin  panikle araya  girer )
NURETTİN—Dur!  lan  Dur! O değil .
DURAN— E! Hasta nerde  peki   ?
Nurettin—Telefonda . Telefonda !
DURAN  —Telefonda mı ?   Hı ! Bu  en kolay  doğum .  Şip şak  hallederiz . şimdi  ver  telefonu.  Halledeyim iki dakika da.
NURETTİN— ( Telefonda ki  kadına) Nazmiye  hanım  şimdi  sizi  doğum  uzmanımız  doktor  Duran  Dursun  beye  veriyorum  o yardımcı  olur size                                             (  Telefonu  durana  verir.)
( Duran  uzman  havalarında   kendinden  emin  tavırla  kadını  dinler .)
DURAN— Alo He!  Bacım dinliyorum. Tamam. Tamam. Hallederiz  şimdi. siz mi  doğuracaksınız ? siz  değilsiniz  demek. hı! Hasta  nerede yanınızda mı ?  güzel . Ben  doğurtmayı  severim .Şimdi  dikkatle  dinleyin. Yatırın  karıyı  sırt  üstü  Yatırdınız mı ?  He!  Güzel  nasıl  bir  diş  macununu  ortasından  sıkarsın  macun pırt  eder, zıpla  karının  karnına  çocuk  fırlayınca  alır  gidersin Geçmiş  olsun . iyi günler. ( Telefonu  Nurettin e  uzatır. sahneden hızla çıkar.  Nurettin şaşırmış halde    kadınla  konuşur.)  
NURETTİN—E!  Nazmiye  hanım . manavdan  kasap  bu kadar  olur. İyi günler                      ( Telefonu  kapatır. )
( İçeriye  aniden  bir  başka  deli  olan  atmasyon Recep  girer )
RECEP—Hieyt! Ben  geldim. Sekreter  beni  buraya  bırakmadı  hafif dövdüm .
NURETTİN—Vay  atmasyon  Recep  ne haber lan ?
RECEP—Hiç  iyi  değilim . Bugün  yine  intihar  ettim .
NURETTİN—Yinemi  sen  geçende de intihar etmemiş mi idin?
RECEP—Evet etmiştim. Boğaz  köprüsünden kendimi  ta!  Aşa bırakmıştım  sonra  yarı  yolda iken  yaptığımın  yanlış  olduğunu  anladım , hemen  yukarı çıktım. Tam  on dakika  sürdü.
NURETTİN—Hadi lan! atma
RECEP—Valla  bak .Saate  baktım .Kolumda  duvar  saati  vardı.
NURETTİN-Attın  yine  he! Çık dışarı.
( Recep Kaynanayı  görür taciz  etmek  ister .)
RECEP—Allah !  karı  kim  bu ? Eliyleyim mi  bunu  ben  ellerim  bunu.
NURETTİN- ( Telaşla  engel  olmaya  çalışır ) Hop! Len Hop! Ellenmez  o Kaynanam  o  benim.
RECEP—Olsun  ben  ellerim, ellerim  bunu
( Nurettin  Recep’ i  Yaka  paça dışarı  atar. )
NURETTİN—Yürü lan  edepsiz. Doğru  koğuşuna ( Kaynanasına ) aslında  çocuğa  kızmamak lazımdı  kaynanacığım. Televizyonda  ne  görüyorsa  onu  taklit  ediyor. Hani  sanat  adına soyunuyorlar ya   sonra da  onları  taciz  ediyorlar. Onlardan  özenip  yapıyor. Soyunmak  sanat mı?  Ne  yani  sanat  yapıla  bilmesi  için illa  soyunulması mı  lazım  kadının  hakkımı  bu kadar  aşağılanmak, böle  rezil  edilmek. Hani  nerde kaldı  kadın  hakları pöh! Soyunmak  sanatmış mış   kızmakta  haksız mıyım  ama  kaynanacığım ?
KAYNANA—Eh!  Söylediklerinin  bazılarında  haklı  olabilirsin , ama  bir  konuda  yanlışsın.
NURETTİN—Hangi  konuda  yanlışmışım. Ellenme  konusunda mı ?
KAYNANA—Hayır. Soyunmanın  sanat  olup  olamama konusunda .
NURETTİN—Yani  sence de mi  soyunmak  sanat .
KAYNANA—Tabi ki  sanat .
NURETTİN—Ya! Öylemi?
KAYNANA—Öyle  tabi .
NURETTİN— ( Alaycı ) Öyle  ise,  hazır  burada bu kadar kişi  varken, bize biraz sanat  gösterisi yapar mısın ? Sayın  sanat  sever  kaynanacığım.
KAYNANA —A! A! A! Ben  deli miyim  ayol ?
NURETTİN—Niye ? Şimdi  o  soyunanlar deli mi idiler ki soyunuyorlar ?
KAYNANA—Yo !  Be… Ben… yapamam bu  yaşta .
NURETTİN— ( Küçümseyerek alaycı ) Aman , aman kalsın zaten  ciddi de değilim. Zaten  kimsenin  hakkı  yoktur.
KAYNANA_ Neye ?
NURETTİN—Bu kadar  kişinin  göz  zevkiyle  oynayıp  midesini  bulandırmaya.
KAYNANA—a! A! A! Terbiyesizin zoruna  bak. Ben  hala  taş  gibiyim ayol. Evvel  Allah sapa sağlamım be !
NURETTİN—Evet  sapa sağlamsın, ama  sana ancak  arkeologlar bakar.
KAYNANA-Hı! O niye imiş o ?
NURETTİN—E! Hazır  karşılarında senin  gibi canlı ,  her  organı  yerinde taş  gibi, sapa sağlam, buruşmamış, kokuşmamış bir  mumya  bulmuşlarda , kaçırırlar mı  hiç  kaynanacığım ? Allahtan arkeoloji  müzesi seni  görmemiş. Zaten görmüş olsa yanmıştın. Alırlardı  seni  bir köşeye  koyarlardı  biblo diye. Sonra orada şeye  benzerdin .E! Hani üç  maymun biblosu  var ya kol kola girmişler  yan yana duruyorlar. Biri böyle  gözlerini  kapatıyor. ( Elleriyle  kendi  gözlerini  kapatır.) Biri kulaklarını  tıkıyor.  ( Kulaklarını  kapatır )  Bir tanesi de  böyle  ağzını  kapatıyor. ( Ağzını  kapatır.) Şimdi! O  maymunlara bir  yenisi  eklenmiş. O da  böyle ( İki  eliyle  cinsel  organını  kapatır.) He! He! He! Böyle  devre  göre  böyle  maymun .
KAYNANA – Ay ! Cır, cır çene ! bari işe yarar, bir şeyler  konuşsa. Konuşmaz. Çünkü onun derdi benimle. Beni kızdırmak,  sinirlendirmek için elinden geleni ardına koymuyorsun yani. Bravo sana bravo. Valla bravo.
NURETTİN – İşine gelmeyince hep böyle olur. Öyle uzaktan, uzaktan bir  şeyler  biliyormuş gibi konuşmak çok kolay değil mi ? Soyunmak sanatmış ! Pöh ! Bir şeylerden anlasa da canımı yese. Hıh ! soyunmak sanatmış! Soyunmak sanat olsa idi genel evde ki kadınları Oscar’a aday gösterirlerdi. Pardon yani. Biz biliyoruz da konuşuyoruz. Yalan mı  ha sanat sever kaynanacığım?
KAYNANA – Aman be ! Çıldıracağım ! Delireceğim, senin yanın da be!
NURETTİN – Ziyanı yok. Yatacak yer sana da buluruz. Sen karar  ver, bak sana söz veriyorum,seni tek kişilik yatakta, tek başına yatıracağım.
KAYNANA – A ! Yeter be ! Uğraşma benimle. Sana gelince ne söyledim?
NURETTİN – Ne söyledin ?
KAYNANA – Moralim bozuk, benle uğraşma demedim mi ?
NURETTİN – Aman sen de be kaynanacığım ! Bir çorabın kaçtı diye, insan bu kadar üzülür mü ?  Ya !
KAYNANA – Sadece o olsa ! Bütün bu üzüntülerime her geçen gün, bir yenisi ekleniyor. Dün de üst katta ki , benim baktığım, yatalak Rahmi bey’i kaybettik.
NURETTİN – (Ciddi ) Yapma be!
KAYNANA – ( Ağlamaklı ) Ya !
NURETTİN -  ( Ciddi ve meraklı ) Ya ! demek kaybettiniz ?
KAYNANA – Evet. Kaybettik.
NURETTİN – (Sahte ilgi ile ) Dün akşam mı kaybettiniz ?
KAYNANA – Ah ! Ah ! Evet. Dün akşam kaybettik.
NURETTİN – ( Gır, gır’a  alır ) Vah ! Vah ! Yazık olmuş adama be ! E ! Peki sonra bulamadınız mı adamı ? Nerede bıraktınız da, kaybettiniz o halde ki adamı yahu ?
KAYNANA – ( Kendini toparlar. Sinirli ve şaşkın ) Ne ? Ne diyorsun sen ? Adamcağız öldü be !
NURETTİN – ( Numaradan irkilir ) Hi ! Katiller !
KAYNANA – Ne katilleri be ?
NURETTİN – ( Savcı edası ile kaynanasını ,kızdırmak için, suçlamaya başlar ) Sizi vicdansızlar sizi !O olay gecesi, yapayalnız, eli ayağı tutmayan, kötürüm olan ,zavallı Rahmi bey’i herkesten habersiz, ıssız bir yere kaçırıp, kötü emellerinize alet etmek istediniz değil mi? İtiraf et !
KAYNANA – ( Şaşkın ve afallamış halde ) İstedik mi ? Ne ? Kiminle ?
NURETTİN – Rahmi bey’in kapı komşusu olan koca delisi, dul Zeliha ile birlikte. Evet. Evet. Aynen iddia makamının bahsettiği gibi olmuştu. Yalan mı ha ?  Yalan mı ?  Değil tabii ki ! Yüce yargıdan kimse kaçamaz . O gece kocasızlıktan, aynen senin gibi kudurmuş olan dul Zeliha da vardı yanında. Maktul’um zavallı, bu iki amazon karşısında ,  öylece çaresiz,kaderine boyun eğmiş sere serpe yatıyordu. Yalan mı ? Demek susmayı tercih ediyorsun ha ? anlaşıldı. Zaten siz bütün katiller aynısınızdır. Hele bu katil bir kaynana ise.  Bu günkü gazete bile benimle aynı kanıda. Neyse konumuza, yani olay gecesine geri dönelim. O gece, Zeliha ile ikiniz, o zavallı , masum, eli ayağı tutmayan ve hatta şeyi bile tutmayan zavallı adamı o kötü haris, çılgın arzularınızın kurbanı ettiniz. Evet zavallı maktul bir hiç uğruna şehvetinizin kurbanı olmuştu. Hatta bununla yetinmeyip, satırla doğradınız değil mi adamı ?
KAYNANA – Oha ! Atmanın da böylesi olur.
NURETTİN -  Ne yani yalan mı?
KAYNANA – Yalan tabii. Adam eceli ile gitti. Acayip uydurdun. Sen doktor olacağına yazar olmalı imişsin. Duyanda inanacak bu aptalca şey ler’e. Öylemi sanıyorsun ?
NURETTİN – Ne kızıyorsun be kaynanacığım ? tatlı , tatlı takılıyoruz işte !
KAYNANA – Sen git de bir bardağa takıl. Hiç olmazsa kulp olup bir işe yararsın. Ben gidiyorum. ( sinirle sahneden çıkar .)
(IŞIK SÖNER )
(Nurettin sahne de tektir .  içeri ye deli girer.)
2. deli espirisi buraya girecek
(Deli sahneden çıkar. Nurettin fahrettin’ i çağırır. )
NURETTİN – Fahrettin ! Fahrettin ! Öbür gazetem nerde len ? Getir onu hemen.
(Fahrettin elinde buruş, buruş olmuş gazete ile girer.)
Fahrettin – buyur amirim getirdim.
( Nurettin gazeteyi alır. Yüzünü ekşitir. )
NURETTİN – Ne bu lan gazetenin hali? Oğlum kokuyor bu ! Öf !
FAHRETTİN – Tuvalet te okuyordum da abi.. Azcık hatıram sinmiş. He ! He !
NURETTİN – Tamam. Tamam. Kes . ( Gazeteyi okur ) Bilim adamları, insanın en çok düşünceyi tuvalet te ürettiğini söyledi. Bak len Fahrettin İnsan en çok düşünceyi tuvalet te üretiyormuş.
FAHRETTİN – He ! Amirim. Benim  gazeteyi niye  orda okuduğumu  sanıyorsun.
Nurettin –  Desene len ondan bizim aydınlar devamlı sıçıyor.
Fahrettin – Abi o zaman ben de aydınım. Değil mi ?
NURETTİN – Tabi aydınsın oğlum. Ama sıçan aydın. Yürü len işinin başına… ( Fahrettin çıkar ) Aydınmış! Sen aydınsan ben de Kahramanmaraş’ım….çık ! İğrenç oldu bu espiri.
( Gazeteyi okumaya devam eder.)
NURETTİN – Bakalım başka ne varmış ? Bu ne köşesi imiş.  Ha ! Haydar abi köşesi… Bakalım neler yazılmış ? Sevgili Haydar ağabey. Ben Antalya dan talihsiz İ. N.yim.(kendi kendine) İbne mi acaba ?  ( Okumaya devam eder.) 21 yaşında genç bir kızım. ( Kendi kendine ) İbne değilmiş. Lezbiyen olabilir mi? De neden taktım ben bu kadar ki ? Anlayamadım.  ( Okumaya devam eder. ) Sevgili Haydar abi benim büyük bir derdim var. Bu sorunumu kimseye açamadım. Korktuğumdan, herkesten gizledim. Zaten kimse bilmesin diye size açılmaya karar verdim.  (kendi kendine ) Kız haklı. Ne var canım burada biz bizeyiz. Yetmiş milyon dediğin nedir ki ? (okur) Eğer resmimi yayınlarsanız, gözüme çizik atın da tanınmayayım. ( Kendi kendine ) Kız haklı . Öyle ya ! Gözüne çizik atılınca tanınmaz. Yüzünün geri kalanı kabak gibi orta da kalır.
Zaten insanı yüzü değil  ele veren . İnsanı ele veren ya gözü dür ? Ya da gö… dür. Resmini de yayınlamamışlar. ( okur) Ben bir seneden beridir murat adında bir çocukla flüt yapıyordum. (Düzeltir ) Flört yapıyordum. Hay senin Türkçene ..Flört ediyordum desene be manyak kız…Bundan birkaç ay evvel disko ya gittik. Eski slow parçalar eşliğinde, slow, slow dans ediyorduk. Birden parça değişti, yine eski bir parça olan lambada dansı ile dans etmeye devam ettik. O zamanlar mini etek giydiğimden, sevgilim bana  aferin lambada yapmaya çok uygun giyinmişsin bugün diye iltifatlarda bulunuyordu.  Lambada’nın o enteresan figürlerini yaparken benim içim bir tuhaf oluyordu, Nerede ise çığlık atacaktım, danstan mıdır nedir, yoksa sevgilimin iltifatımıdır? Nedense hiç tatmadığım bir zevki tadar olmuştum. Çok mutluydum. Sevgili Haydar abi o günden beridir Murat’ı hiç göremiyorum, telefonu da sürekli kapalı. Beni de aramıyor. Üzüntüden kilo alıp şişmanlamaya başladım. Canım da üç aydır hıyar turşusu çekiyor. Acaba ben hamile miyim ?     ( kendi kendine ) Bakalım Haydar abisi ne cevap vermiş ? Sevgili rumuzcuğum İ. N ciğim. Ben müneccim değilim bakmadan anlayayım. Uygun olduğum müsait bir ortamda buluşursak bakarım o zamanda cevabını veririm. Birde anladığım kadarı ile sen biraz tembel ve cimrisin. Madem canın üç aydır canın hıyar turşusu çekiyor, kaldır kıçını, kıy parana da hıyar turşusu al.  Her canı hıyar tuşu su çekeni  ciddiye alsalardı , nüfus planlama dairesi turşucuları toptan kapattırırdı. Şu an benimde canım hıyar turşusu çekti. Ne yani şimdi ben de mi hamileyim ? Ha bir de üzüntüden kilo alıp şişmanlamağa başladım demişsin. Olmaz öyle saçma şey yavrucuğum. Sen ayranı fazla seviyor ve fazla kaçırıyorsun galiba, o da gaz yapıyor, yellenemeyip, davul gibi şişiyorsun anlaşılan. Eğer bu tavsiyelerim de sana kar etmez ise üç tavsiyem daha olacak. Birincisi fazla Türk film’i izleme. İkincisi pembe dizi hiç izleme üçüncüsü ise intihar et. Eğer gerçekten hamile isen baban bu durum da kısacası seni … Oyar. Sevgilerimle Haydar abin.
( Nurettin’in konuşması bittiği anda, dışarıdan kızı Serpil’in  sesini duyar.)
SERPİL – Babi !
NURETTİN – (Sevinir) Kızımın sesini duyar gibi oldum.
SERPİL – Babi!
Nurettin – Yok yahu ! Duyuyorum resmen. Gel kızım gel ! Babasının bir tanesidir  o !  Gel kızım !
(Kızı kırıtarak , yanın da sevgilisi ile gelir.)
SERPİL – Merhaba babi !
(Nurettin biraz şaşırmış halde refleksle masanın altına bakar. )
NURETTİN – Gel bobi gel ! Gel kuçu, kuçu gel ! Köpek mi aldın kızım ?
SERPİL – Yo ! Ne köpeği ?
NURETTİN –Bobi diye seslendin ya !
SERPİL – İlahi baba ! Onu ben sana söyledim.
NURETTİN – ( Bozulur) Bana mı söyledin ? Canım gibi baktığım, yemedim, yedirdiğim, içmedim,içirdiğim biricik kızım bana köpek ismimi takacaktı ?
SERPİL – Ne köpek ismi ? Bobi değil. Babi diyorum.
NURETTİN – Babi mi ?
Serpil – Evet. Babi dedim.
NURETTİN – Ne demek oluyor şimdi bu babi ?
SERPİL -   Baba demek oluyor.
NURETTİN – Normal baba kelimesine ne oldu ? Türkçeden istifa mı etti ?
SERPİL – Aman baba ! Bir tuhaf olmuşsun. Tanıştırayım müstakbel kocam adayı.
NURETTİN – Koca adayı mı ? Sen ne zamandan beridir,bana, babana danışmadan bir işe kalkışır oldun ? nereden buldun bu portmanto kılıklıyı ? Adeta yürüyen bir pardesü !
SERPİL – Şişt ! Baba ! İnsan bir merhaba der.
NURETTİN – (Aksi ses tonu ile ) Merhaba .
KERAMETTİN – Me..Me...Me…Me…
NURETTİN – ( Geri kaçar ) Hadi len ! Al kızım bunu hemen götür.
SERPİL – Niye ?
NURETTİN – Niye si var mı kızım ? Bu benden böyle meme isterse senden nasıl ister Allah bilir.
KERAMETTİN – Me…Me…Me…Me..
NURETTİN – ( Geri kaçarak ) Yok oğlum ben de meme yok. Lafta anlamıyor ya !
KERAMETTİN –Mer..Mer…Mer..Mer..
NURETTİN – Siz mermer mi satıyorsunuz ?
SERPİL – Neler saçmalıyorsun baba ? Canikom sana merhaba demek istiyor.
NURETTİN –Allah’tan tercümanı yanında. ( Keramettin’e ) Nasılsın bakalım ?
KERAMETTİN – İ..İ..iy ..iy  ..ii
NURETTİN – Askerde telgrafçılık mı yaptınız ?
SERPİL – O da nereden çıktı baba ?
NURETTİN – Baksana kızım mors alfabesi gibi konuşuyor. Tıık ! Tı.. Tık !
SERPİL – Baba alay  etme canikomla. Çocukcağız sana bir şeyler demeğe çalışıyor. Sense alay ediyorsun.
NURETTİN – Bu bakan filan mı ?
SERPİL – Yo! Niye ki ?
NURETTİN – Baksana aynı onlar gibi, bir yere gidiyor da diyeceğini diyemiyor
SERPİL – (Kızgın ) Baba ! Baba !
NURETTİN – ( Kızgın ) Ne var ne ? ( Keramettin’e ) Çalışıyor musun ?
( keramettin büyük el kol hareketleri ile hayır demeğe çalışır.)
KERAMETTİN – Hay!..Hay!..Hay!..hayr..
NURETTİN – Yavaş lan ! Aklımı çıkardın.Az bir aklım var zaten .
KERAMETTİN – B.. B.. Be..Be.. Ben.. Benn..
Nurettin – Bursa kılıç kalkan ekibin mi var. Onu mu demeye çalışıyorsun ?
KERAMETTİN – Y..Y..yo. Yoo!
NURETTİN – Adın ne senin bakayım ?
KERAMETTİN – k..K…Ke..Ker… Kera..kera… ( Nurettin lafını keser )
NURETTİN  – Kerhaneci misin ulan  yoksa  sen?
KERAMETTİN – kere…kere..kere..
NURETTİN – Kaç kere ?
KERAMETTİN – Kera… kera..
NURETTİN – Kerrat cetvelini ezberledin öyle mi ? söyle bakalım o zaman üç çarpı üç ne eder ?
KERAMETTİN – Kera…kera…
NURETTİN – Kızım devreye gir yoksa herif gidecek, kere, kere diye…
SERPİL – Baba alay etme şu canikomla. Adını ben söyleyeyim.
NURETTİN – oh ! Be ! Söyle bakalım ne imiş adı ?
Serpil – Keramettin Hasan Ziya Osmanoğulları.
NURETTİN – Babanız sizi pek sevmiyordu galiba ?
KERAMETTİN – N..Ni..niç..niçin ?
NURETTİN – Ulan işkence olsun diye mi taktı san bu ismi ?
KERAMETTİN – Bi..bi…bil..bilm…bilmem.
NURETTİN – Al kızım bu herifi iade et !
SERPİL – ( Şaşkın ) A ! A ! Nereye ?
NURETTİN – Aldığın yere. Malınız defolu çıktı dersin. Verirsin gerisin geri.
SERPİL – Baba !Nasıl olur ?
NURETTİN – Bal gibi olur. Babam çok kızdı , alın malınızı der, şaak ! verirsin bu herifi .
SERPİL – Baba teessüf ederim !
NURETTİN – Demokrasi var . Edebilirsin.
SERPİL –  Canikomdan adeta bir malmış gibi söz ediyorsun.
KERAMETTİN – E..E..ev…evet !
NURETTİN – Sen sus len ! Sen ağzını bayramdan bayram’a aç. Hem kaça kadar okudun sen bakayım ?
KERAMETTİN – ( Lise demek ister.) Li..Lii..Li..
NURETTİN – Litvanya da mı okudun ?
KERAMETTİN – Li..Lii..Li..
NURETTİN – Zılgıt mı çekiyorsun oğlum ne ?
SERPİL – Aman baba ! Bir şeyden de anlamıyorsun. Canikom san lise demek istiyor. Anladın mı şimdi ?
NURETTİN – Allah’tan buradasın. Sende olmasan halimiz haraptı yani. ( Keramettin’e )    Değil mi lan ?
KERAMETTİN – Ef..ef…efe..Efen…Efend…efendim ?
NURETTİN – Maşallah ! Türkçeyi anadili gibi konuşuyorsunuz dedim. Nerden öğrendin böyle akıcı konuşmayı?
KERAMETTİN – Ke..Ke..Ken…ken.dim… Öğ..Öğğ…öğr..Öğrend… Öğrendim.
NURETTİN – Bravo. Demek doğal bir yetenek oluyor bu  sizin ki si ?
KERAMETTİN – ( Gülerek övünmeye çalışır ) Do.. do.. Doğ.. Doğru.
NURETTİN – Hem kekeme, hem salak !
SERPİL – Şişt ! Baba !
NURETTİN – Kaça kadar okudun ? ( Keramettin tam cevap verecekken atılır. ) Aman konuşma. Parmağınla göster. O canım akıcı konuşmanı zayi etmeni istemem. Bırak sen de kalsın bakarsın ilerde işine yarar. He! He!
( Keramettin parmakları ile iki yi işaret eder. )
NURETTİN – Niye daha fazla okumadın ?
KERAMETTİN -  ( Coşkulu ve telaşlı bağırarak ) o!..O.. Oku..okuya…okuyacaktım….
NURETTİN – Sanki kızgın boğayı sakinleştirircesine) Bürst !Sakin ol ! Sakin ol ! Ho ! Ho ! Bunların çene altını okşadın mı hemen yumuşarlar…. Sakin oldun mu… Hah! Şimdi anlatabilirsin. (Kızına döner kısık sesle ve kızgın ) Kızım çok mu aradın bu andavallıyı ?
(Keramettin,bu arada okuyacaktım’ı söylemeye çalışır.)  
KERAMETTİN—O…O…oğ..oğ.. Oh..(Nurettin’’ oh u ‘’  yanlış  anlayıp  panik  halinde kerametine  döner.
NURETTİN— (Kızgın ve  şaşkın  ) Ne  diyorsun  lan arkamdan  ? Dürzü  bu  yaştan sonra Şey mi edeceksin  lan  beni  ?
Serpil — Baba  canikomu yine  yanlış  anladın
NURETTİN — Ne  yanlışı  be ? Herif  resmen  arkama  geçmiş, büyük  bir  keyifle oh çekiyor  be .
SERPİL— (Kızgın) Hayır oh demiyor .Okuyacaktım diyecekti sen  hemen yanlış  anladın.
NURETTİN— (Rahatlamış ) Ha .Öylemi ? Oh be bende sanmıştım ki … Neyse  boş ver. (Kekemeye ) Anlat bakalım niye  lise  ikiden  fazla  okumadın  ?
KERAMETTİN — O…O…Ok…Oğ.. O… Oh… (Nurettin  sinirle lafını  keser )
NURETTİN — Lan  deme şu lafı deme , bir  tuhaf oluyorum be. Lan  başka  laf mı  yok ? Geç  okuyacaktım lafını  geç … Sen  niye  okuyamadın kısaca  onu  anlat .
KERAMETTİN - Gü.. Gü.. Güy… Güya Güya… H…H…Ho..Hoc.. hoc…Hocam… Hocamı..  Ö…Ö… Öl… Öldü.. öldü..öldü mü  Öldürmüşüm .Ya Gü.. Güya Hocamı            öldürmüşüm.   
NURETTİN— (Korkuyla ) Aman  kızım bu  katilmiş ?
SERPİL — O da nereden  çıktı ?
NURETTİN—Hocasını  öldürmüş baksana .
SERPİL— Ay baba ay .Öldürmemiş.Lafını kesmezsen anlarsın .(Kekemeye ) Sen  aldırma  ona anlat  canikom.
NURETTİN — Ha anlat bakalım  canikom… Aman… Allah korusun benim değil, benim  değil onun  canikosu.
KERAMETTİN — O..Oku..Okulun..İlk Aç.. Açıldı.. Açıldığı gün…Günler de … E… Ed.. Ede..Ede… Edebi…edebi..edebiyat….D..Der… Dersi..dersin…de..
KERAMETTİN -- H… Ho…hoc…Hoca… İ.. İ...İs…İstik..İstik.. İstiklal..İstiklal..ma..ma..ma..marşı..marşının..o.. o n… kı…kıta..kıtasını o…oku…okutmuştu.Ma …Mate..Matematik..matematik dd..der…dersinde bi..bit..bittiğinde ,ho..hoc.. hoc..hocayı s..s..sdyey..yey..sedyeyle gö..götü…götürmüşler…Allahını s… sev… seven… doğ… doğ… doğruyu… s… sö… söyle…söylesin, b…bunda b… be… benim bi… bir  suçu ..ççç… çum….suçum va …var… varmı? Ya yani.
NURETTİN— (Ağzı  açık  kalmış halinden  şoktan çıkmış  biri gibi kurtulur) Yok  Allah  için  senin  burada bir  suçun  yok suç  hocanda Ulan  bok mu  vardı seni  kaldıracak ? Sanki sınıfta başka  öğrenci yokmuydu ?... Sen  gerçekten katilmişsin oğlum Beş  dakika daha  konuşsan burada seyirci  kalmayacak  lan.
SERPİL— Ama  baba her şeye  rağmen  çok  hoş  biri  değil mi ?
NURETTİN— (Alaylı) Evet hoş. Çok  hoş. Çok  hoş. Ağzı  var  ağzı  yok .
SERPİL—Baba ona  ağzı  var  dili  yok  denir .
NURETTİN --- Dili  var Ama  bir boka yaramıyor. Al  kızım   bunu  götür.Zaten konuşması  kekeme
SERPİL — Eee.N ‘ olacak.
NURETTİN — Ne  olacağı  var mı kızım ? (Cinselliği kasteder ) Ya öteki  şeyi de kekemeyse? Hı N2 olacak ? Torunlar taksitle mi  doğsun ?  Bir gün kol  bir gün  bacak bir gün burun  .İşin  yoksa tüp  bebekten  sonra  birde Lego  bebek  yap  yapıştır yapış torun üret. Artık  bundan  sonra  parayı  404’e yatırırsınız.Malum  ya ? He! He! He! …
SERPİL— Baba  canikom  bu lafına fena  alındı bak… Biz  gidiyoruz.
NURETTİN — Nereye ?
SERPİL — Anneme . Canikomu annemlerde tanıştıracağım.O hiç olmazsa senin gibi değildir daha  anlayışlıdır.
NURETTİN — Olabilir .
SERPİL — Hem  anneanne’ mle de tanıştırırım  canikomu
NURETTİN - Aman  o  görmesin  o benden de beterdir. Hem  eve  kadar  zahmet  etme ananen burada,aşağıda delileri geziyor.Gelir birazdan .
(Tam  bu  sırada  kaynanasının bağırması  duyulur.)
KAYNANA - (Dışarıdan ) Damat! Damat!
NURETTİN — (Kızına ) İşte İti  an  çomağı hazırla.
(Kaynanası  hışımla ve  sinirle  içeri  girer. Üstü  başı  yırtıktır)
KAYNANA — Damat.
NURETTİN — Kusura  bakma  kaynanacığım hazırlayamadım .
KAYNANA — Neyi?
NURETTİN — Çomağı.He!He! …
KAYNANA—Anlayamadım?
NURETTİN — Anlayan anladı .Bu  ne  hal ?
KAYNA NA — Ne  biçim  delilerin  var ?
NURETTİN --- Ne  oldu ki ?
KAYNANA — Hepsi  deli  bunların.
NURETTİN— Senden de  hiç bir şey  saklanmıyor  yani .Nasıl anladın ?  Böyle  ne  oldu  sana ?
KAYNANA — Hepsi  beni  görür  görmez  üzerime  saldırıp tecavüz  etmek  istediler .
NURETTİN — O zaman  akıllanmış  onlar  akıllanmış Peki   tecavüz  edebildiler mi ?
KAYNANA — Hayır  zor  kurtuldum   ellerinden  hemen  kaçtım.
NURETTİN — Tüh. Rezil herifler .Kaç  yıldır  anlatıyorum  yine  becerememişler .Salaklar  (Yere  tükürür )
KAYNANA — Bana  bak  damat  bozuntusu  hadi  benle  dalga  geçmek  neyse de  bu  yere  tükürmekte  ne oluyor?
NURETTİN — Kim  yere  tükürdü?
KAYNANA — Sen ayol?
NURETTİN --- A.Aa. Yalana  bak  Kuyruklu  yalan  valla…
KAYNANA — A.Aa. Ne  yalanı  ayol ? Gözümle  gördüm be.
NURETTİN — İftira  resmen  iftira Senin  şu  gözün  öteki  gözüne  yalan  söylüyor.
Senin  gözlerin  halü… (Takılır) Hala? Yok … Halüsü  Halüsosyon..
KAYNANA — Ona  halisunasyon  denir.
NURETTİN — Hah  işte  ondan  Tam  yirmi  senedir  psikologum  , her  boka  dilim döner de bir  şu  lanet  lafa  dilim  dönmüyor. Ne  diyorsun  be  işte  senin  gözünün  gördüğü  (Yine  takılır )  Hasü…Hasüns… yok . Bu da  değil. Hasü… has.. a hastir. Lan ondan  gösteriyor işte  Hem  ben  gökyüzüne tükürdüm o  yere  düştü   Niye  düşüyor? Düşmesin  efendim .Aptal Newton da  bulmasaymış  yerçekimi
KAYNANA — Hadi, hadi bok  atacak  kimse  arama.Benim  gözlerim  de  sapa  sağlam  Yerde  iki  karınca  çiftleşse  onu  görürüm.
NURETTİN --- Bilirim  Hiç mi  hiç  kaçırmazsın  öyle  şeyleri .Nerde  kırmızı noktalı  bir şey  var  bizim  kaynana orada. (Kaynanası  üzerine  yürür )
KAYNANA — Bana  bak  Bana  bak  sen bugün  çok  fazla  kaçtın  .Haddini  bil  yoksa  ben  bildiririm . (Serpil  ve  Kerametinin orada  olduklarını  yeni  fark  eder ) Aaaa Sende mi buradaydın ?
NURETTİN --- (Kısık  sesle  seyirciye ) Karının  gözü  dönmüş  tabi  başka  bir şey görür mü?
KAYNANA — Nasılsın  Serpil  yavrum ? Kim  bu  delikanlı ?
SERPİL — Keramettin  yani  sevgilim  yani  canikom  Yakında  evleneceğiz .
(Keramettin  elini  öpmek  ister )
KERAMETTİN — Ö…Öp..Öpim an..anne.
NURETTİN — Hop lan  hop o senin  kaynanan değil Karıştırma  o  senin  en büyük  kaynana.
(Keramettin  eli  öper )
KAYNANA ---El  öpenlerin  çok  olsun yavrum.  Hoş  geldin  ailemize .
(Keramettin tam  konuşacağı  sırada  Nurettin  atılır  ve  cevap verir.)
NURETTİN – Hoş bulduk.
(Kaynana  şaşkın  Nurettin’e  göz  ucuyla  bakar  sonra  aldırmadan      konuşmasına  devam  eder .)
KAYNANA - Nasılsın  yavrum ?
NURETTİN --- (Atılır)  İyiyim .
KAYNANA —Ayol  sen  manyak mısın ?  Sana mı  soruyorum ben  ?  Ona  soruyorum .
NUERTTİN --- Aman  ona  sormada  kime  sorarsan  sor  .
KAYNANA --- O niye imiş?
NURETİN --- (Kısık  sesle )Konuşma  engellenir bülten  sahibi (Sesini  yükseltir ) Ya  kaynanacığım  çocuk  cağız  o   akıcı  konuşma  yeteneğini  zayi  etmesin  diye öyle söyledim Ne  soracaksan  ona  bana  sor  ben  cevapları onun  yerine  yeter ki  zayi  etmesin.
KAYNANA — (Şaşkın ) Valla  bir şey  anlamadım ?
NURETTİN – (Kısık  sesle  )  Anlamasan da  olur  yeter ki  ona  bir şey  sorma  Bizim  bir kere  dilimiz  yandı
KAYNANA — Yine  bir şey  anlamadım?
(Nurettin  kaynanasının  kulağına  onun  kekeme  olduğunu  söyler )
KAYNANA --- (Serpil ) Adı  ne  demiştin  oğlumuzun ?
SERPİL--- Keramettin.
KAYNANA — Ya Ne  ile meşgulsün  peki ?
SERPİL — Anlayamadım ?
KAYNANA — Yani  okuyorum ? Bir  yerde  çalışıyorum .?
SERPİL — Şimdilik  ne  okuyor nede  çalışıyor  anneciğim.
KAYNANA — Baba  parası  yiyor  demek ?
SERPİL — Anne  canikom  çok  hassastır .Öyle  konuşma .
KAYNANA — Tama da kızım bir  iş  yapamazsa  nasıl  geçineceksiniz  ? Ne  iş  yapacak?
(Tam  serpil  konuşacağı  sırada  Nurettin   yine  lafa  atılır )
NURETTİN --- O da  milletvekili olur.
KAYNANA - Yahu  gerçekler  ortada  Keramettin  nasıl  milletvekili  olur ?
NURETTİN --- Olanlardan  neyi  eksik ?
KAYNANA — (Kısık  sesle ) Ama bu  konuşmasını  doğru  dürüst  beceremez  ki ?
NURETTİN --- Aman  sanki milletvekilleri beceriyor da  ? Onlar  beceriyor da  ne  oluyor  Aybaşında  aybaşına  meclise  giderler o da maaşı  almak  için  E kolay mı? O  maaşları  ne  zorlukla  hak  ediyorlar  biliyor musun  sen ?Çiğ köfte, İşkembe , Mantı, yemek  kolay mı zannediyorsun ? Aslında onları da  yemezler  ama  ne  yapsın  garipler  maaşları  az  geliyor geçinemiyorlar Onlar  alışmamışlar görmemişler ki  orta  direk  gibi  bolluğu  ? Eğer   görmüş  olsalardı  hiç  ek  iş  olarak  millet  vekilliği  yaparlar mıydı? (Kaynana  sersemlemiş  gibidir)
KAYNANA — Aman  bana ne  bunlardan  ? ( Kerametine )  Başka  kardeşin  filan var mı ? ,
NURETTİN — Sana  sorma  dedik  değil mi ? Zayi  etmesin zayi etmesin…yani .Hem devlet  güvenlik  mahkemesi gibi  ne  soru  yağmuruna  tutuyorsun  adamı ? İnceldikçe  inceliyorsun .
KAYNANA —Tabi  inceleceğim. Köpek  bile  yiyeceği  yemeği  kırk saat  koklar.
NURETTİN — (İmalı  konuşur ) Aman  senin yemeğin  değil  bu .
KAYNANA — Bana  köpek mi  deme istedin ?
NURETTİN — Haşa. Haddime mi düşmüş ?Ben öyle  bir şey  demedim .İftira.  iftira ki ne  iftira  Kuru  iftira.Senin  şu  kulağın  şu  kulağına  yalan…
(Kaynanası  sözünü  keser )
KAYNANA — Aman  gene  başlama .Tamam sözümü  geri  aldım.
SERPİL — Baba  hazır konu  köpekten  açılmışken  biz  canikomla  birlikte  karar  verdik  uzun  bir  süre  çocuk  yapmayacağız .
NURETTİN — Ee bunun  köpekle  ne  alakası  var  kızım ?
SERPİL — Onun  yerine  köpek  alacağız
NURETTİN — Aman  kızım  (Deli  işareti yapar )  Sen  de  yavaş  yavaş  benim  müşterilerime  benzemeye  başladın…. (Kaynana  lafa  girer )  
KAYNANA — Aferin  size  İyi  düşünmüşsünüz .Değişik  bir  nüfus  planlaması  stili .
NURETTİN — Yahu sussana  be  Panter Emel kılıklı  kaynanam . Ben  torun  sahibi  olmak  istiyorum .Torun  yerine  köpek mi  seveceğim. (Alay  eder ) Hani imiş bakalım  dedesinin iti. Aman da aman senin  havlamana  kurban olayım. (Ciddileşir ) Yahu  gidin  işinize  be  sokakta  köpek  gezdirenleri  kınarken  benim  mi  başıma  gelecek ?
KAYNANA — Köpek  gezdirenlere de mi  taktın ?
NURETTİN — Tabi  takarım .Ne o  köpek  gezdirme  ayakları? Yandan gelen geçene hava.
SERPİL — Ay  baba  neden hava  olacakmış ki ? Bayağı  köpek  gezdiriyor işte  
NURETTİN — Ne  köpek  gezdirmesi be  kızım ? Onlar  köpeği değil  köpek  onları  gezdiriyor.
SERPİL — A! A! Nasıl ?
NURETTİN — Köpeğin  çişi  gelse  işemek  için  bir  ağacın  dibine gitse hadi  yallah sahipleri de  peşi  sıra  Birde  gören  olup  sorsa  ne  yapıyorsun  diye  Ne  yapayım  anam  işte  köpeğimi  gezdiriyorum Derler Köpeğe de  diğer  köpekler  sorsa  ne yapıyorsun  diye  o da  şöyle  der  Allah  bilir  ne  yapayım  anam  işte  sahibimi  gezdiriyorum  …Ha  birde  şunu  söylemeliyim  unuttum  Böyle  köpek  gezdirenler  var ya  üstelik çok ta alıngan oluyorlar.
SERPİL — Nasıl  alıngan ?
NURETTİN — Allah  muhafaza  köpeğine  bir şey  söyleyecek  olsan   köpekten  çok  önce onlar  alınıp  şöyle  ters, ters  bakarak  terbiyesiz  şey  ne  olacak  derler ve  giderler
KAYNANA — Kızım  sen  babana  aldırma  her zaman ki  gibi  saçmalıyor yine  Söyle  bakalım ne  cins köpek  almaya  karar  verdiniz?    
SERPİL — Fino  cinsi
NURETTİN — Nasıl  bir  köpek o ?
SERPİL — Şöyle  ufak  tefek cici mi  cici bir  köpek .
NURETTİN— Git  kızım işine  yahu  Ne o öyle  pire  gibi ? Gece  çişe  kalksanız karanlıkta  üstüne  bassanız  orada geberip cırk  edecek.Telef  olup  hayvancık .Ya da sende dalgınlıkla  bizim şey  gibi  üstüne  oturup  hayvanı  ezersin.
SERPİL — Kim  gibi ?
NURETTİN — Bizim şey  gibi  Şey..Hah buldum. Akrep  gibi .
SERPİL — Akrep?
NURETTİN — Akrep Nalan  canım.Sen  iyisi mi o  köpeği  almaktan  vaz  geç Madem  almağa  kesin  karar  vermişsiniz  O zaman  size  daha  nazik  daha  şirin  daha  sevimli  olduğu  kadar  da karanlıkta  da  fark edebileceğiniz köpek  alalım.
SERPİL — (Sevinir) Ay  ne kadar düşüncelisin  ?  Canım  babam benim. Nasıl?  Nasıl  bir  köpek  o ? Cinsi  ne ?
NURETTİN — Sivas  kangal .
SERPİL — Ay  baba o  köpeğin  neresi  sevimli ? Kaba bir  köpek o ?
NURETTİN — Kaba  ama  olsun . (Kekemeyi gösterir )  Bundan  sana  hayır  yok . Hiç  olmazsa  o  seni  korur Hem  dalgınlıkla  üstüne de  oturamazsın .
KAYNANA — Uğraşma  çocuklarla şimdi  bende  karar  verdim. Sana  inat  ben de bir  tane  alacağım .
NURETTİN — Al ! Al ! Hain  kaynana. Zaten bu kadar  beklediğin  kabahat .Sen  ne  cins  alacaksın  peki ?
KAYNANA --  Rus  finosu alacağım .
NURETTİN – Oha ! Azgın kaynana ne  yapacaksın  koskoca  Rus  filosunu ?
KAYNANA —Terbiyesiz ….Rus  filosu  değil, Rus  finosu Köpek  alacağım  köpek
NURETTİN — Ha..İyi iyi al (Gıgırına ) Şimdi  karar  verdim ben  de  köpek alacağım .
SERPİL — Düşüncelerini  değiştirdiğine  sevindim.Sen  ne  cins köpek alacaksın?
NURETTİN — Yunan köpeği  alacağım.  Yunan köpeği.
KAYNANA — Böyle  bir  cins  köpek  hiç  duymadım .
SERPİL --- Ben  de .
NURETTİN -- He! He! He! He! Siz  cahilseniz  ben  ne  yapayım ?Bütün  gazeteler  bunlardan  bahsediyorlar.Bugünlerde sesleri  çok  çıkmaya  başlamış da (Geğirir) Gark!  Pardon.
KAYNANA — Terbiyesiz
NURETTİN — Ne  yapayım  kaynanacığım sinirden  oldu . Sen  dua  etki  çıkanı Si bemoldü (Poposunu işaret  eder ) Birde  bunun  do majörü  var. O fena işte He!He! He!
KAYNANA — Terbiyesizler.
SERPİL — Baba söylemeyi  unuttuğum bir şey  daha  var  Gece kulüplerinde sahneye  çıkacağım.
NURETTİN—Ne  yapacaksın  orada ?Yerleri mi  süpüreceksin?
SERPİL — A! A! Ne münasebet ?Şarkı  söyleyeceğim.
NURETTİN — Kızım sen  şarkı  söylemesini  oldum  olası beceremezsin ki ?
KAYNANA —Niyeymiş? Söyleyenler  ondan  daha mı  iyi  söylüyor ?
NURETTİN — Zaten  senin  sesin de kötü .
SERPİL — Olsun  yumurta  içerim.
NURETTİN — Sen  tavukta  yutsan  bu  sesin  düzelmez .He!He! He!
SERPİL --- Kalbimi  kırdın  ama  şimdi O kadar da  beste  yapmıştım.
NURETTİN — Birde  bestemi  yaptın ?
SERPİL -- Evet.
NURETTİN ---Nasıl ?Seninkilerde A  acayip  mi  yoksa  ?
SERPİL – Yooo !
KAYNANA — Ay  san ki  çok  anlarda ?
NURETTİN -- Niye  anlamazmışım ? Ben de  bir zamanlar  beste  yaptıydım. Biliyormuydunuz,?
KAYNANA —Ayol senin öyle  yeteneğin  var mıydı ?
NURETTİN —Niye  sormuştunuz Hanımefendi ?
KAYNANA - Hiç  ummazdım da ?
NURETTİN — Hey!hey! Böyle  göründüğüme  bakma,ben  aslında  çok  romantik  biriyim.Bestelerimin hepside  romantizm kokar .
KAYNANA — Ay senin  romantikliğini  sevsinler  .Oku da  görelim , şu  romantik  parçalarından  birini .
NURETTİN — (Alaylı ) Bu  ısrarınız  karşısında  fazla  dayanamayıp buram, buram  Romantizm kokan  parçalarımdan  birini  okumaya başlıyorum.
(Ses düzeltme  terimleri yapar ) Öhöm ! öhöm  !E !A ! O !Öhöm ! öhöm !
KAYNANA —Bu kadar  zorlandığına  göre  çok  zor  bir  parça  olmalı ?
NURETTİN — E !Herhalde. Ne  zannettiniz yani ? Öhöm ! öhöm ! Evet. Başlıyorum .
(Şarkısını  Türk  sanat  müziğinin  en  ağır  makamıyla  okur.)
NURETTİN -         Kara  koyunlar  meler
Me me me…
Ak  koyunlar  meler
Me me me..
Demek ki  bütün koyunlar  meler
Me me Me
(Şarkısını bitirince  hepsi  Nurettin’in  bu  şarkısına  alaylı alaylı gülerler )
NURETTİN — Ay bunun  neresi  romantik ?
NURETTİN — Niçin  romantik  değilmiş ? Kayseri’de ki çobanlık günlerimi  anlatıyor. Bundan  ala  romantiklik mi olur .
KAYNANA — Bunun romantikle  ne  alakası  var  şimdi ?
NURETTİN — Tabi var .Başkaları  emmioğluysa  meleşen sesine  geliyor ya? Onların ki oluyor da  benim ki  niye  romantik olmasın ?
SERPİL—Hi ! Hi ! Hi ! İlahi  baba.
NURETTİN --Peki  senin ki  bir şey  demiyor mu  şarkıcı  olmana ?
SERPİL - Ne desin ? (Kerametine sarılaraktan  ) Allahtan  çok iyi  anlaşıyoruz . o da  balık  burcu.
NURETTİN -- Belli  bayağı alık  çünkü.
KAYNANA — Demek  ikinizde  balık  burcusunuz ? Ay  ne kadar  hoş ?  Bende akrebim. Peki  akrep  hangi  burçlarla iyi  anlaşır?
(Tam  serpil cevap  verecekken  Nurettin  söze  atılır.)
NURETTİN — Yengeçle  iyi  anlaşır .
KAYNANA — Yengeçle mi ?  
NURETTİN — Evet  yengeçle .Yengeçte Akrep  gibi kıskaçlı   bir  böcüktür .E  iki kıskaçlı  böcükte  haliyle  de  iyi  anlaşır.Nede  olsa balık  tabi Boğa  inekle  Oğlak Keçiyle  Kova  maşrapayla başak  taş… (Düzeltir ) la iyi  anlaşır. He! He! Biraz  kendimizi  fazla kaptırdık.galiba?                                                                                                          SERPİL—Baba canikom çok  alınıyor.
NURETTİN --- Canikom canikom Aman. Da ne  canikom ne  canikom ? Canikom değil  adeta  hıyarto.
KAYNANA — Uğraşma çocuklarla (Serpile ) Oğlumuz  kimlerden?
SERPİL— Osmanoğullarından .
KAYNANA —Yoksa  şu  petrol şirketleri  sahibi Gafur beyin  akrabası  filan mı?
SERPİL -- Oğlu.
(Nurettin ok  gibi yerinden  fırlar )
NURETİN - Oğlum ? (Kekemeye )Şey  niye öyle  ayakta  kaldın ? Canikom . Otur  bakalım ayakta  kalma oraya değil benim koltuğuma canikom (Keramettin oturur Nurettin onun  omuzlarına  masaj  yapmaya başlar ) Ha şöyle  Rahat …Sakin… ol Aferin  bravo Artık  korkma  sınavını  başarıyla  geçtin.
SERPİL — Ne  sınavı  baba?
NURETTİN - Ne sınavı olacak kızım ? Hani  hatırlamadın mı ? Hani… Senle  bir  anlaşma  yapmıştık ?
SERPİL — Ne anlatması ?
NURETTİN — Lozan  antlaşması . (Kızının yanına  gelir Kerametini  işkillendirmemeye  çalışarak ) Salak  kızım  ne  bozuntuya  veriyorsun ?  Mangırlar  gidecek . (Tekrar Keramettin’in  yanına  döner ) Ya anladın mı kızım ? Hani  demiştim ya  damadım  kim  olursa  olsun onu  büyük  bir  imtihandan  geçireceğim eğer başarırsa  ancak  seninle  evlenebilir demiştim  ya ? Hatırladın mı ?
SERPİL – Ha  Hatırladım.  Hatırladım .
NURETTİN --- İyi ki hatırladın.  Bravo çok  iyi  bir  eş  seçmişsin (Kerametine  )  Canikom  nasıl  rahat mısın ?Dur  sana bir  viski  ikram  edeyim …Öyle  şaşkın,  şaşkın  bakma bir  nevi  şaka  yaptık.  yani  İç İç!
KERAMETTİN — B..Be…Ben.. İ…İç.. İç..İçme (Lafı  kesilir )
NURETTİN ---İçmezsin  öylemi ?
KERAMETTİN --- E Ev..Eve …Evet .
NURETTİN — (Sahte  sevecenlikle ) Hey  gözünü seveyim  …Damadıma  bakın  be  su  gibi nasıl da  anlatırmış ?Diline  kurban olayım …Canikom… benim…
Serpil -- Baba ben  canikomla. (Lafı  kesilir )
NURETTİN --Hadi  ordan  kerata  canikom  nereden  senin  canikon  oluyormuş ?
O benim  canikom ( Kerametinin  alnından  öper ) Zaten  sana  kanım da  fena  ısınmıştı  Seni  ilk  gördüğümde işte  dedim içimden  tam  damadım  olabilecek  bir  yiğit ha  Zaten  bir  insanın  konuşması da  düzgün  olmalı Bu  üstün  özelliklerinin  hepsi  sende  evcut Bir  insanı  insan  yapan bunlardır . Gerisi hikaye  Para pul bunların  hepsi boş.Allaha  şükür bizim  ailece gözümüz  toktur hayata da  paraya  itibar  etmeyiz zaten .Daha bugün  müfettişin birine  bir milyar verdim. Parayı  sevsem hiç  verirmiydim. Zaten  para  dediğin  nedir ki Bugün  sende  vardır  ikram edersin  alırız Yarında  bizde  vardır  biz de  durur Ah Canikom nede güzel  gülermiş? Aynı  Tecavüzcü coşkun !
SERPİL—Baba  artık  biz  gitsek ?
NURETTİN -- -Olur mu  hiç ?
KERAMETTİN — E…Eve…Evet …Gi…Gid…Gidelim…
NURETTİN — Niye ?Şuracıkta  oturmuş  tatlı, tatlı  sohbet  ediyorduk ….Hem sen  daha  bana  babana  istiklal  marşını  okumadın Sen  oku da  kulaklarımızın  pası  gitsin   .Senin  kadri kıymetini  okulda  bilmemişler, ama  ben  bilirim  .Oku,oku sen Allah bize  ecrini  verir nasıl  olsa  ?  
SERPİL — Baba başka  sefere …Daha  onun  babasına  gideceğiz  bekliyor, ayıp  olur adama  yani  babama
NURETTİN — Öyle mi ?  o zaman  doğru  babanıza  gidin… Bir  babayı  bekletmek  doğru  olmaz ( Kerametine )   Babana  selamımı  söyle. Kısmet  olursa  bir gün  babanla  birlikte  birkaç  kadeh tokuştururuz. Eh  nede  olsa  gözümü  kırpmadan  kızımı  verdim .Şunun  şurasında  akraba  sayılırız artık .He! He! ..Gelin  bakayım   öpeyim  de öyle  gidin  .(Nurettin ikisini de  öper ) Hadi şimdi  selametle  gidin  bakalım  … He!  He! He! …. (Serpil ve  Kerametin  çıkarlar Kaynana  Nurettin e  seni  gidi  üç  kağıtçı   seni  der  gibi  bakar )
KAYNANA — Amma da  rolcüsün  ha  ? parayı  duyunca  hemen  nasılda  değiştin ?
NURETTİN ---Kim  değişti ?
KAYNANA —Sen  değiştin.
NURETTİN—Hadi  canım… Ben  gerçekten  onu  deniyorum .
KAYNANA---Yemezler biranda  canikomlar  manikomlar ?
NURETTİN---Sevdim  keratayı …
KAYNANA—Keratayı mı   parayı mı ?
NURETTİN —Parayı  sevmediğimi  sende  bilirsin  aslında
KAYNANA — (Alaylı )Bilirim, bilirim
NURETTİN — Ha  bilirim  dedin de  aklıma   geldi .Sen  iyi  el  falı bakıyordun  değil mi?
KAYNANA — İşine  gelmeyince  konuyu  nasılda  değiştirirsin.?
NURETTİN — Kim  değiştiriyor ? ( İmalı ) Anneciğim .
KAYNANA—Bana  anneciğim  dedin .
NURETTİN—Evet  sen benim annem  değimlisin ? Karımın  annesi  benimde annemdir.
KAYNANA-Sen!sen! (Nurettin  eliyle  ağzını  kapatır )
NURETTİN — Aman  anacığım kapatalım  bu konuları  da  sen  falıma  bak .
KAYNANA — İyi bakalım. (Nurettin  elini  eline  alır.  Bakar) Hım… Sana  üç  yol gözüküyor  Bir  evinin  yolu  iki  işinin  yolu Senin  adın  Niyazi mi ?
NURETTİN — Yo! Olmadığını  sen de biliyorsun. Niye  sordun ?
KAYNANA — Birde  bok  yolu  gözüküyor da … Kokma  bu  gidişle  kısa  zaman da  o  yola ulaşırsın .
NURETTİN — (Hışımla  ayağa kalkar   )  Aman  zaten  sana  boyun  eğende  kabahat Dırdırcı  kaynana  ne  olacak ?
KAYNANA -  Şimdi  kaynana  olduk  değil mi ? Hani  ne  oldu  birden bire   anneciğime ?  
NURETTİN — Bu hayatta  sağ  kalabilmen için, biraz  politikadan  çakar  olacaksın . Her şey  köprüyü  geçinceye  kadar  yı ya  dayı  deme  meselesi mühim olan. Geçtik,  geçtik.  Baktık  geçemedik? Yine  deriz  Ayı ya, Ayı.
KAYNANA - ( Sinirle  ayağa  kalkar ) Bana  bak  terbiyesiz  Nurettin eğer  bunları  ben  senin  burnundan fitil, fitil  getirmezsem  bana da  Kasımpaşalı  Hayriye demesinler . (Hışımla  bir  an da  çıkıp  gider .Hemen  kaynananın  ardından  içeri  Fahrettin  girer Saçı  başı  dağınık gözler  baygındır yani  kısaca Fahrettin  uyku  sersemidir .)
FAHRETTİN -- Yahu  patron  kaynananız  patlamış volkan gibiydi ha.
NURETTİN --- Biliyoruz. Fazla  konuşma  hırsımı  senden alırım . Ne  ulan  böyle  saç  baş dağınık ? Neredeydin ?
FAHRETTİN - Biraz  uyumuşum da  (Saçını  düzeltmeye  çalışır )
NURETTİN — Ne yapıyorsun  uyuz  şebek  gibi ?  Öyle
FAHRETTİN — Ya  abi  gıcık  oluyorum şu  kalkan  saçlarıma .Her  sabah  böyle  ufff! Yine  en  iyisi mi  kalkanları  kesmek.
NURETTİN --- Sen böyle  her  kalkanı  keser misin ?
FAHRETTİN — Evet  abi  her  kalkanı  keserim .
NURETTİN — Desene  gelin  hanım  ayvayı  yedi ?
(  Işık  söner )
(Sahnenin  ışıkları sönükken sahneye  bir  elin de pankart bir  elinde   de  el  feneri  tutan  birisi  gelir .Fenerle  pankartı  aydınlatır  ve  5-6 saniye  öyle  sahnede  kalır . Pankart  “Bir ay  sonra” yazılıdır.Daha  sonra  ışık  tekrar  Nurettin  beyin  sahnesinde  yanar .)   (Nurettin  beyin  üstü  değişmiştir. Masasına yatmış  horlayarak  uyumaktadır.Dışarıdan  kaynanasının  ,kızının , damadının, Fahrettinin  ve  Yeşim  isyan  eden  sesleri  duyulur  hep  birden  Nurettin’e   karşı  cephe  almışlardır )  
HEPSİ — (Dışarıdan  içeriye gelerekten  )Kahrolsun üç  kağıt !  Kahrolsun . Nurettin (Nurettin  korkarak uykusundan  sıçrar uyku  sersemidir )  
NURETTİN --N’ Oluyor  yahu İhtilal mi  oldu ?  Hükümet mi  düştü  n’  oldu?
(dışarııdakilerinin  hepsi  aynı  sloganla sahneye  girerler  . Sahnede  yarım  daire  şeklinde  dizilip Nurettini  ortalarına  almışlardır.Nurettin  he  korkmuş   hem  şaşırmıştı  hem de  olup  bitenlere  bir  anlam  verememiştir. )
NURETTİN — Ooo! Hayrola n’  oluyor ? böyle  cümbür  cemaat ?Fadime’nin   düğününe mi gidiyorsunuz ? Niçin  böyle  tespih  taneleri  gibi  dizildiniz ?
KAYNANA — (Bir  adım  öne  çıkarak  sert  biçim  de ) Sus  fazla  konuşma  artık  sonun  geldi.Suyun  ısındı .
NURETTİN — Eh  artık  yıkanalım  bari ?
KAYNANA — Artık  yok  öyle  espriyle  mespriyle  kurtulmak  bütün foyalarını  ortaya  çıkarttık  hepimiz  biliyoruz artık  Seni  insan  haklarını  çiğnemekten  ve  daha  doğrusu  insan  olma  çizgisinin  dışına  çıktığından hepimizin  gözünde  artık  sen  bir  suçlusun . Sayın  jüri  üyeleri  sizinde  söylemek  istediğiniz  bir şeyler  var mı ?  Var  olan söylesin  (Bir  adım  geriler )
SERPİL — Var  sayın yargıç.  Sen ! Babam  olacak  adam…
NURETTİN -- Kı…Kızım ? nasıl  öyle  konu…
SERPİL — Konuşurum. Sana  burada  bir  söz  hakkı  verilmedi… Yıllardan  beridir hep  senin  isteğince hareke ettim. Birazda  olsa  burnumun  dikine  gitmeye  kalktığımda  canikom. Ve  bana  etmediğin  kalmadı . Burada  senin  gerçek  yüzünü  tanıdım  ve   böyle  gerçeklere  sahip  birisine  artık  baba  diyemem . Seni  babalıktan  ret  ediyorum ve  kararımı  bildiriyorum . Suçlu ( Bir  adım  o da  geriler )                                 
(  Bütün mahkeme  sırasında  oyuncuların  hepsi  aynı  hareketleri  yapar .)
KERAMETTİN — Evet  sen insanları  olduğu  gibi  kabul etmeyip kusurlarıyla  alay  eden  Gözünü  para  hırsı  bürümüş parayı  insan  kabul  eden masumca  birbirini  seven iki  kişinin  altında  bir  çıkar  arayan sen… bir … Zavallısın benim de Karım  SUÇLU…
NURETTİN — (Şaşırmış  ) Ulan sen  kekeme  değimliydin  ? Bana  bok  atmaya  gelince mi  dilin  çözüldü?
KAYNANA — Sus  yüce  yargı  önündesin.
YEŞİM --- Yıllardır  yanındayım  bir gün  olsun bana  yaptığım  işler  için  teşekkür  etmedin ..
NURETTİN --- Ne  edeceğim  be  ?  Para  veriyoruz  ya  sana ?
YEŞİM --- Sus zavallı  insan  sus işte  suçlu  olmanın  aslında  tek  nedeni  bu  para sen ki  paranın  esiri  olmuş  diğer  değer  yargılarını  hiçe  saymış bu  toplumun   insanı  .  İnsanları  kullanacak  bir  malmış gibi gören  sen  benim  gözümde değerin  yok kararımı  bildiriyorum .SUÇLUSUN.
Fahrettin --- Bu  adam  olmamış  adam  icap  ederse  para  için  anasını  bile  keser. Bu  toplumun  yüz  karası  adam  olmamış  adam  beni  de  işine  geldiği  gibi kullanır  para  veriyor  diye  dövmeye  hak  kazandığını  sanan saflığımdan  faydalanarak  beni de  pis  işlerine  alet  eden adam  olmamış  patron… Bence de sen…
Nurettin — Biliyorum  suçlu  diyeceksin  .Hep  siz  söylediniz  söyleyeceğinizi  şimdi  sıra  ben de ( Fonda  dramatik  müzik  çalmaya  başlar ) Sizler  beni  insan  olmamakla  suçladınız . Aslında  size  kızamam . Doğrular  her zaman  insana  battığı  için  insanın  kendi  kusurlarını görmeyip  başkalarının  başkaların  kusurlarıyla  alay  ettiği  için  kızamam  size . Peki  sizler  çok  ama  çok mu  iyiydiniz ? Hayır  sen, baba  nedir bilmeyen  sapıkça  şeylere  moda  deyip babayı  bir  kenara  iten  sen kızım  suçlu değilsin de…Kızıyla  evlendiğimizden  beridir başımda  eksilmeyen  adeta  bir  gözcü  gibi  bizi  denetlen damadını, bir  düşmanmış gibi  gören  ve  beni de mecburiyetten  çatışmaya  iten  sen  kaynana  olacak  Sen  suçlu  değilsin de …Sen  sadece  bok  atmak  uğruna  dilini  düzelten  sen  suçlu  değilsin de (Fahrettin  ve  Yeşime  ) Sen ve  sen işler  biraz  sıkıya  gelince  aman  diyip  isyan bayrağını  çeken  ve  bana arkadaşlarıymışım  gibi muamele  edip  ve  gereken  saygıyı ve  sevgiyi  göstermeyen ama  kendilerine  gelince  bekleyen  bencil  olan sizler  suçlu  değil de suçlu  sadece bir  ben miyim ? (Seyirciye  dönerek seyirciye ) Sizlerde  gördünüz  bu kadar  suçları  olup  ama  kendi  suçlarını  görmeyip  direkt olarak  beni  suçlayan  iddia  ettikleri bulunduğum  duruma  düşmeme sebep  olan bu  asıl  suçu  olanlar  değil de  suçlu sizce de bir  ben miyim ?Kısaca  şöyle  izah  edeyim Diyelim  ki bir  çuval  pirincimiz  var. Elbette çuvalın  içinde  pirincin  içinde  taşlar  çakıl  taşları  olacak. Kırmızı  siyah  beyaz v.s… İşte  bir  çuval  pirinci  kirleten  renkli, renkli, çeşit,  çeşit o kadar taş  varken, sadece  bir  taşı  pirinci  kirletiyor diye  diğerlerini  orada  bırakıp atmak  doğrumu ? İşte  o  kadar  atılacak  taş varken niçin ben  atılacak  taş…. Diye  sadece  ben  seçildim? ( Seyirciyi kast  eder ) Sizin  gibi taşlar  varken. Sakın  bu  söylediklerime  alınıp  kızmayın  Bu  söylediklerim sadece  YARASI  OLAN A
( Tam bu sırada salonda anons duyulur)
Anons – Dikkat ! Dikkat ! Baş hekim Nurettin bey Pazar olmasına rağmen hastaneye gelmiştir. Tüm hastaları koğuşların da görmek istiyor.
(Nurettin çıldırır. Kızar. Sahne de ki her kes panik olur )
Fahrettin – Koşun arkadaşlar . Koğuşlarımıza gidelim.
Nurettin –  Durun !Nurettin Benim ! Nurettin benim
Fahrettin – Eyvah ! Ya arkadaşlar bu deli sahiden kendini Nurettin sanıyor. Kaptırdı bu kendini. Tutun da götürelim şunu koğuşuna.
(Sahnede ki herkes Nurettini kucaklayıp sahneden çıkarmaya başlarlar . Nurettinin sesi sahneden çıkana kadar yankılanır. )
Nuretin – Bırakın beni. Ben deli değilim. Nurettinim ben…

perde