• Millî Kültür

  • Millî Kültür

  • Kültür, milli; medeniyet, milletler arasıdır.

  • "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır. Ömer Özercan

Copyright 2024 - Custom text here

Şanlıurfa Sivil Mimari Örnekleri

Şanlıurfa Sivil Mimari Örnekleri

Şanlıurfa Sivil Mimarisinin Anadolu’da kendine özgü ayrı bir konumu vardır. Bu yapılanma yörenin iklim koşullarına olduğu kadar yüzyıllar boyunca süre gelmiş bir geleneğe de bağlıdır. Buradaki sivil yapılanma İslam kurallarına uygun yaşam biçiminin Kuzey Mezopotamya mimarisi ile bezeme tekniklerinden oluşan bir mimariyi yansıtmaktadır. Bunun sonucu olarak kalın taş duvarlar, düz damlar ve tonozlu kemerlerden oluşan evlerde Osmanlı mimarisinin de etkisiyle sofa ve avlulu yapı tiplerini de ortaya çıkarmıştır. Osmanlı mimarisinin tipik örekleri arasında yer alan harem ve selamlıklı evler burada ayrı ayrı yapılar olarak tasarlanmıştır. Böylece bu iki ayrı yapı aynı avluda bir iç kapı ile birbirlerine bağlanmıştır. Bazı örneklerde ise harem ve selamlık bir duvarla birbirlerinden ayrılmış, sokaktan ayrı kapılarla içeriye girilmektedir. Günümüzde ise bu evler ayrı yapılar olarak düşünülmektedir. Bir bakıma bu tür evler kendilerine özgü birer küçük saray olarak da düşünülmelidir. Dıştan yalın görünümlerine rağmen içeriden zengin bezemeli bir görünüme sahiptirler.

Şanlıurfa evleri bazalt taş döşeli dar sokaklara kapalı yüksek duvarlıdır. Bu yapılanmada korunma amacı da ön plana çıkmıştır. Sokağa taşan ikinci katlarda çardak köşk ismi verilen bölümler sokağın büyük bir bölümünü de üstten kaplamıştır. Kabaltı denilen sokağın bir bölümünü örten bölümler Tetirbe olarak isimlendirilen çıkmalarla dışa taşırılmışlardır.


Şanlıurfa, Yusuf Paşa Mahallesi Vezir Hamamı doğusundaki Zincirli Sokak ile Yıldız Meydanı'nın kuzey¬doğusundaki Yorgancı Sokak’ta bu özellikleri yansıtan yapılanma görülmektedir. Sultan Hamamı'ndan Kale Boynu'na çıkan Hacı Abo Yokuşu üzerindeki meşhur Hacı Abo Kabaltısı, şehirde çok sayıda karşılaşılan kabaltıların en uzun görünümlü olanıdır. Ayrıca Horoz Tetirbesi, Reji Tetirbesi, Bekmez Tetirbesi de Şanlıurfa’da günümüze gelebilmiştir. Bidik Meydanı, Karpuz Meydanı, Hokka Meydanı, Bıçakcı Meydanı, Ellisekiz Meydanı, Türk Meydanı gibi meydanlar da sokakları birbirine bağlayan önemli kavşak noktalarıdır.

Devamını oku...

TÜRK EVLERİNDEN ÖRNEKLER

Türk Evlerinden Örnekler

TÜRK EVLERİ


Türk Evlerinden Örnekler
Tekirdağ’da eğrisel destekli, ahşap kaplamalı evler.

Wood-covered houses in Tekirdağ with crooked braces

Türk Evlerinden Örnekler

İstanbul: Süleymaniye’de Kirazlı Mescit Sokağı

Istanbul: Kirazli Mescit Sok. in Süleymaniye

Amasya’da Yeşilırmak kıyısında bir yalı: Hazeranlar Konağı

A mansion in Amasya near the river: The Harezanlar Mansion

Devamını oku...

MODERN MİMARLIĞIN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

MODERN MİMARLIĞIN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

Gaye BiROL

Yrd.Doç. Dr. Balıkesir Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü

MODERN MİMARLIĞIN ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

Mimarlık eylemi, en genel şekilde “insan gereksinimlerini barındırmak üzere fiziksel çevrenin düzenlenmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bu eylem insanın varoluşundan bu yana onunla birlikte gelişip farklılaşarak günümüze dek ulaşmıştır. Bilindiği gibi, ilkel insanın barındığı mağaralardan ve yerleşik uygarlığa geçtiğinde oluşturduğu ahşap kulübelerden günümüzün çelik ve cam gökdelenlerine dek uzanan mimarlık serüveni, tarih öncesi dönemden günümüze kadar olan geniş bir gelişim sürecini kapsamaktadır.

Bu süreç, her türlü toplumsal değişimden etkilenir. Bazen değişim önce mimarlığın kendisinde gözlenir, oradan topluma yayılır ve toplumu etkileyip değiştirebilir; bazen de bunun tam tersi olur. Toplumsal, teknolojik ya da ekonomik gelişmeler mimarlığı etkileyip değiştirebilir. Bu doğal ve sürekli etkileşim tarihin hemen her döneminde gözlenebilir. Sözgelimi, Ortaçağda skolastik düşünce biçiminin yüceltilmesi ve dinin toplum üzerindeki yoğun etkileri Gotik katedrallerin ortaya çıkışında, Rönesansın getirdiği Aydınlanma, sanatın ve mimarinin yüceltilmesinde, Descartes’in getirdiği rasyonalist düşünce biçimi 17. yüzyılda pozitif düşüncenin ve teknolojik gelişmelerin başlamasında ve modernleşmenin temellerinin atılmasında, buharlı makinelerin bulunması, tarım toplumunun endüstri toplumuna dönüşmesinde ve bu gelişmenin sanatı ve mimariyi de dönüştürmesinde etkili olmuştur.

Devamını oku...

Kubbeyi Yere Koymamak - Mimari ve Kültürümüz

Kubbeyi Yere Koymamak
Turgut CANSEVER


Mimari ve Kültürümüz

Mimari, insan ile varlık arasındaki ilişkiyi düzenleyen disiplindir.

Mimariyi ve mimarinin işlev ve amacını nasıl tanımlıyorsunuz?

Mimari, insan ile varlık arasındaki ilişkiyi, maddî, organik, ruhî ve fikri bütün varlık alan ve tabakalarında düzenleyen disiplindir. Teknolojik, iktisadi ve politik sorunlara ek olarak insanın fikri dünyasının tümünü kapsar. Varlık ile ilişkisini bilinçle düzenlemek insana özgüdür. Dünya ile bilinçli ilişkisini düzenleyemediği aşamada insan yalnızca fizyolojik bir yaratıktır.

Az veya çok varlıklı bütün insanların, bütün çocukların güzel bir dünyada yaşamak, haklarıdır. Bu bakımdan mimarinin görevi büyük veya önemli anıtlar üretmekle sınırlı olmayıp bütün insanlara güzel evler, sokak, muhalle ve şehirler vücuda getirmek, kısacası dünyayı güzelleştirmektir. Bu niteliği ile mimari, insanlığın kaçınılmaz bir şekilde en üst ve en yüksek ürünüdür. Seyredilenin değil yaşananın, bilfiil hayatın idraki ve güzelliği için gerekli çerçevenin oluşturulması demektir.

Devamını oku...

Ekrem Hakkı Ayverdi'nin Ardından

İLHAN AYVERDİ

EKREM HAKKI AYVERDİ’NİN ARDINDAN

Direktör Ali Bey “Lehcetü’l Hakayık” adlı mizahi “Akça koca yüz yaşında…” eserinde cüce kelimesini “Büyük adamların yakından görünüşü” diye tarif eder. Bu, noksanlar ve kusurlarla dolu oldukları halde bazı hususiyetleri ile göz dolduran ve gözde büyütülen kimseleri ne güzel tasvir ediştir. İlk tanışma devresinde insana çok tesirli ve değişik gelen tipler, zaman geçtikçe fikir, his ve hatıralarındaki tekrar sebebiyle tatsızlaşır yavanlaşır, fikri hamule olarak dağarcıklarında neleri var neleri yoksa ortaya koyduktan sonra yavaş yavaş sığlaşırlar ve tükenirler. Kendini durmadan yenilemeyi bilenler, hal ve şartlara göre dalma şahsi hüküm ve teşhisleri olanlar ise gözümüzde herdem taze herdem büyüktürler.

Ömrümün yirmi beş senesini birlikte geçirmiş talihine erdiğim Ekrem Hakkı Ayverdi, bu yirmi beş sene zarfında gözümde ve gönlümde asla tükenmemiş, fikir ve karakter bakımından hiçbir zaman cüceleşmemiş daima büyük kalmıştır. Çünkü o, çok kuvvetli bir iman ve milliyet duygusunun son derece köklü bir kültür ile yoğrulmasından teşekkül etmiş bir şahsiyete sahipti ve kendine has sağlam güvenilir hükümleri olan insandı. Sorulur, cevap alınır; ne dedi, ne diyecek diye beklenirdi ve dedikleri daima tertemiz Müslüman imanının ve pırıl pırıl Türklük şuurunun imbiğinden geçmiş, sağlam düşündürücü, insani bir hedefe itici hükümler olurdu. Dini ve milli meselelerdeki hassasiyetini celadetini neşesini azim ve iradesini fisebilillah hizmet şuurunu zannederim kendisini tanımayanlara bu satırlarla anlatmak mümkün değil, daha doğrusu benim harcım değildir diyebilirim. Onun için ömrü boyunca eğilmeden, bükülmeden bir iman abidesi gibi dimdik ve salabetle yaşamış bu müstesna karaktere ait bir iki hatırayı, nakletmekle yetineceğim.

Ekrem Bey karşılık beklemeden sadece hak rızası için hizmet şuuruna ermiş kimse idi. Dördü Rumeli'ye ait sekiz büyük ciltlik külliyatını hiç bir telif hakkı talep etmeden İstanbul Fetih Cemiyetine bırakmıştı. bu eserleri hazırlayabilmek için yurt içinde ve dışında yapılan pek çok seyahatin masraflarını ve çeşitli harcamaları seve seve kendi cebinden karşılamış, elli yaşına kadar olan müteahitlik devresinin ona bu imkânı hazırlamış olmasına daima şükretmiş, alnının teri ile kazandıklarını eski ve yeni vatan topraklarının her köşesine serpilmiş ecdad yadigârı eserleri tesbit ve tanıtma yolunda harcamaktan büyük zevk duymuştu. Bu hali bana daima şu hadiseyi hatırlatmıştır.

Devamını oku...

f t g m