• Millî Kültür

  • Millî Kültür

  • Kültür, milli; medeniyet, milletler arasıdır.

  • "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır. Ömer Özercan

Copyright 2024 - Custom text here

Mim. Ali B. Abdullah

(?- 945/1537)

II. Bâyezid, Yavuz Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman devirlerinin mimarbaşısıdır.
Kaynaklarda ismi, "Üstad Acem Alisi" veya "Esir Ali" ve bazan da "Acem İsa" şeklinde geçmektedir. Doğduğu yer ve tarih bilinmemektedir. Hernekadar bazı yazarlar kendisini Yavuz Selimin İran seferinden dönerken beraberinde getirdiğini belirtirse de, Acem Ali'nin ismine çok daha önce II. Bâyezid Câmii'nin inşaatı dolayısıyle rastlanmaktadır. Sanıyoruz ki daha çok isminin başındaki "acem" kelimesi bu tahminin yürütülmesinde rol oynamıştır. Babasının ismi yaygın kanaate göre Abdullah'dır. Ancak vakfiyelerinde Abdülkerim ve Abdülvehhab olarak kaydedilmiştir. Bu türlü baba isimlerinin daha çok mühtedîlerde görüldüğü de dikkate alınmalıdır. Sadrazam Ayas Paşa ile aynı zamanlarda vefat ettiği Mimar Sinan'ın tezkirelerinde yazılıdır. Ayas Paşa'nın vefatı ise kabir taşındaki kayda göre 946/1539'dur. Vakfiyesindeki kayda göre 943 şevvalinde/1536 martında henüz sağ olan Acem Ali'nin câmii'nin mihrabı önündeki kabrinde herhangi bir kayıt yoksa da vefatı 1539'dan önce ve büyük bir ihtimalle 944-44/1537-38'lerde olmalıdır. Karısının adı Fatma binti Hilâl, oğulları Hamza Çelebi ve Hasan Çelebi'dir. Şemi, Sitti ve Fatma adlarında üç kızı vardır. Oğullarından Hamza'nın da hassa mimarlarından olduğu bilinmektedir.

Üstad Acem Ali'nin biri 931/1525 ve diğeri 943/1536 tarihli arapça iki vakfiyesine göre Mevlâna Kapısında sur içinde bir câmii, bir mektebi ve bir de zâviyesi vardır. Mahalle de aynı adı taşımaktadır. Bu hayratı için Üstad Acem Ali, 15000 akçe nakit, İstanbul'un çeşitli yerlerinde evler, arsalar, dükkân, hücre ve mahzenler ve senelik geliri 14856 akçe olan bir de hamam vakfetmiştir. Kendisi de Oruç Gâzî mahallesinde oturmaktadır. Üstad Acem Ali'nin ismine en erken 909/1503'de II. Bâyezid'in kendisine yaptığı bir in'am (ihsan) dolayısıyla rastlamaktayız. Henüz ismi Ali Halife olarak geçmektedir. 910/1510 tarihinde ise Bâyezid Câmii mimarı olan Yakup Şah b. Sultan Şah'ın baş halifesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Muhtemelen 915/1519'dan sonra da Yakup Şah'ın yerine mimarbaşı olmuştur. Yine in'am kayıtlarına göre 1507'de Yakup Şah'la birlikte Bursa Pirinç Hanı'nın inşası için Bursaya gittiği görülmektedir. 1508'de ise II. Bâyezid'in Amasya'daki hayratı ile ilgilenmek üzere Amasyaya gitmiş, 1509'da İstanbul'da Boğaz Kesen Hisarı'nda bir hamam inşa etmiştir. Üstad Acem Ali'yi daha sonra yanında hassa mimarlarından Hızır Bâli b. Murad halife ve Mimar Derviş Ali ile birlikte Dimetoka Sarayında görüyoruz. 915/1510 tarihinde kıyamet-i suğra -küçük kıyamet denilen zelzeleyi müteakip 1510 ve 1511 de İstanbul surlarını ve bir hayli harap olan Fâtih camii'nin tamir ettiği için 5000 akçelik bir ihsana kavuşmuştur.

1519'dan vefatı olan 1537'ye kadar takrîbi 18 senelik bir mimarbaşılık devresine ait -henüz bir kayıt yoksa da- mimarbaşı olması dolayısıyla birçok küçük-büyük selâtin ve vezir eserlerinin tasarım ve inşasının kendisine ait olduğu muhakkakdır. Bunlardan bilhassa İstanbul'daki Sultan Selim Camii, Cezerî Kasım Paşa, Bâli Paşa Câmileri, Silivri'deki Pîrî Mehmed Paşa, Çorlu'da Süleymaniye, Sofya'da Seyfeddin Kadı, Manisa'da Sultaniye, Gebze'de Çoban Mustafa Paşa Câmilerinin onun eseri olduğu tahmin edilmektedir. Bunlara Edirne civarındaki Mustafa Paşa Köprüsü, Trabzon'da Hâtuniye ve Bozüyük'de Kasım Paşa Câmilerini de ilâve edebiliriz.


Sinan çağına atlayan bu ara devrede -hernekedar Üç Şerefeli Câmii ile birlikte Türk Mimârîsinin bütün üslûp esasları belirlenmişse de- klasik üslûbun yerleşip ve yaygınlaşması ve kesinleşmesinde Mimar Acem Alinin ve onun seleflerinin payı büyüktür. Yapıların arâzî üzerine uygun bir şekilde oturuşu, kütlelerin birbirleriyle olan nisbetleri ve sadeliği hep bu devredeki tecrübelerle zenginleşmiştir. Halefi olan Koca Mimar Sinan bu geniş ve zengin malzemeyi ve yetişmiş birinci sınıf kadroyu dâhiyâne bir şekilde değerlendirip kullanmasını bilmiştir.


(Ö.L.Barkan-E.H.Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953/1546, İst. 1970, s.382 -383; Hafız Hüseyin Ayvansarâyi, Hadîkatü'l- Cevâmî, matbu nüsha İst. 1281, I. s.206; Hadîkayazma nüsha T.Tarih Kurumu Ktp. No.418, 103 b ve 104 a,; Hadîka, yazma nüsha Tübingen Orient 1047, 60 a,; L.A.Mayer, Islamic Architects and Their Works, Geneve 1956, s.50; A.Refik, Türk Mimarları, İst. 1937, s.5; Kemal Altan, Esir Acem Ali, Arkitekt, 1937, s.81-83; R.M.Meriç, Bayezid Camii Mimarı, II.Sultan Bayezid Zamanı Binaları, Mimarları, Sanat Eserleri ve Sanatkârlar, A.Ü.İlâhiyat Fak. Türk-İslâm Sanatı Tarihi Enst. Yıllık Araştırma Der. II.Ank.1957,s.4-76; Şerafettin Turan, Osmanlı Teşkilâtında Hassa Mimarları, A.Ü.DTC.Fak. Tarih Araş.Der.c.1.,Sayı1. Ank.1963, s.163; Muzaffer Erdoğan, Mimar Davud Ağanın Hayatı ve Eserleri, Türkiyat Der. XII. s.181; Halim.B. Kunter, Mimar Ali Beyin Bilinmeyen İki Vakfiyesi, V.Türk Tarih Kongresi, Ank.1960, s. 438-442
İ.Aydın Yüksel / 20.03.1999

f t g m