• Millî Kültür

  • Millî Kültür

  • Kültür, milli; medeniyet, milletler arasıdır.

  • "Medeniyet gül alıp gül satmak, gülü gül ile tartmaktır. Ömer Özercan

Copyright 2024 - Custom text here

Barbaros Hayrettin Paşa’dan Bir Şiir

BARBAROS HAYRETTİN PAŞA
Tarihimizin büyük şahsiyetleri, sadece kendi alanlarında değil, başka alanlarda da çok başarılı idiler.
Mesela Osmanlı sultanlarının çoğu şair ve edip idiler. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin paşanın şair olduğunu biliyor muydunuz? İşte ondan bir örnek şiir.

Bir kişinin ki yardımcısı Allah ola,
Var kıyas eyle ol ne şah ola.
Er odur ki dünyada koya bir eser,
Esersiz kişinin yerinde yeller eser.

Olacak olsa gerek çar ü naçar,
Gerek kalbin gen tut, gerek dar.
Sürahi kırılırsa kadeh ortada kalmaz;
Ey saki, baş gitse ayak payidar olmaz.

Na-murad olma dila düştün ise bahr-i gama,
Hele emvac-ı felaket geçer inşaAllah.
Eğer dilden gelen elden geleydi,
Gedalar kalmayıp sultan olaydı.

Devamını oku...

Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza - Fuzûlî

Divân Edebiyâtı
 
Bu gazel Mecnûn dilindendir.
 
Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza
Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza
 
Seni görmek müteazzir görinür böyle ki eşk
Sana bakdıkda dolar dîde-i giryânımıza
 
Cevri çok eyleme kim olmaya nâgeh tükene
Az idüb cevr ü cefâlar kıluban cânımıza
 
Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alub
Her gelen gamlu gider şâd gelüb yanımıza
 
Var her halka-i zencîrimizin bir ağzı
Muttasıl vermeğe ifşâ gam-ı pünhânımıza
 
Gam-ı eyyâm Fuzûlî bize bî-dâd itdi
Gelmişüz acz ile dâd itmeğe sultânımıza
 
 Fuzûlî 
 
 
 
 
 
 

Yunus Emre - Aşk

 
İşidin ey yârenler kıymetli nesnedir aşk
Değmelere verilmez hürmetli nesnedir aşk
 
Yûnus Emre 
 
Hattat: Rumeysa Havranlıoğlu

Üstât - Ahmet Haşim

ÜSTÂT

Ahmet HAŞİM - Bize Göre (1928)

Bir cemiyette ahlâk ve âdetlerin ne suretle değiştiğini kelimelerin istihale[1]sinde görmeli. Üstad kelimesinin son senelerde aldığı mâna, bu itibarla küçük bir tetkike değer.

Eskiden üstad herkesçe musaddak[2] ehliyetlere verilen büyük bir pâye[3]nin ismiydi. Üstad, dâhiden bir rütbe aşağıda idi. Üstad  Ekrem, edebi meratipte[4], dâhi-i âzam[5]ın arkasından gelirdi.

Üstad, ehliyetin son olgunluk merhalesini ifade ettiğinden yaş, baş, saç ve sakal mefhumlarını da ihtiva ederdi. İhtiyarın hürmet gördüğü, sakalın çenede çirkin görünmediği devirlerde, üstad kelimesinin de utanılacak bir mânası olamazdı.

Son senelerde, maddi hayat zevkinin istilâi bir şekil almasıyla, üstad kelimesinin de tedricen itibardan düştüğü görülür.

Ak saçlı Anatol Frans, bu kelime ile kendisine hitap edilmesine hiç tahammül edemezdi. Anatol Frans’ın kâtipliğini uzun seneler yapmış olan bir muharririn geçenlerde neşrettiği hâtırat kitabında, üstad hitabı karşısında, salhurde[6] ve büyük edibin zarif hiddetini nakleden satırları okunmaya değer.

Bizde bu kelime şimdi, yarı yarıya tezyif ve istihzayı tazammun eden bir garip şaka lafzıdır. Üstad, okuyup yaz-makla vaktini beyhude geçirmiş bir aptal ve bir bunağın sıfatı şeklinde mânidar bir tebessümle söylenir.

Devamını oku...

Düşünmek İnanmak - Nurullah Ataç

Düşünmek, İnanmak / Nurullah ATAÇ

İnsanoğlu düşünen bir varlıktır, yaradılışı gereği düşünmek ihtiyacını duyar. Ama pek sevmez düşünmeyi, korkar düşünmekten, nasıl korkmasın? Düşünmek yorucu olmakla kalmaz, şaşırtıverir kişiyi, türlü şüphelere düşürür. Bir yol düşünmeğe başladınız mı, kolay kolay kesip atamazsınız. Yüzyıllar boyunca ortaya atılmış birbirine uymaz birbirini çürütür bütün iddiaların doğru birer yanı vardır; hepsi de İnsan oğullarından birinin bir görgüsüne, bir gözlemine dayanır; nerelerinin niçin yanlış olduğunu da hemen göremezsiniz. Hangisini seçeceksiniz? Hepsinin de hem bir çekiciliği, hem bir iticiliği vardır.

İnsanoğlu çoğu zaman kaçar düşünmekten, gene de kendini düşünür gibi göstermek ister, gene de düşündüğünü sanmak ister. Bunu içindir ki geleneğe bağlanır, birtakım insanlara bağlanır, ya geçmişi yaşamış olanlardan, ya kendi çağdaşları arasından birini seçip onu dediklerine bağlanır. Rahatlar artık içi; doğrunun, iyinin, güzelin ne olduğunu öğrenmiştir, onların dışında kalanların yanlış, kötü, çirki olduğunu bilir, kapılmaz onlara. Biraz olsun ateşli, yürekli bir kimse ise onlarla çarpışmağa da başlar; yanlışa, kötüye, çirkine saplananlar bulunmasını içi götürmez. Onları yola getirmeğe çalışır; yola gelmezlerse yok olsunlar, daha iyi: Yer yüzü yanlıştan, kötüden, çirkinden temizleniverîr!...

Düşündüklerini sanan kimselerin çoğu böylece salt inanan, bir inana bağlandıkları için de düşünmekten kurtulmuş kimselerdir.

Devamını oku...

f t g m